Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 16062 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 11461 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİLYanlar arasında görülen tapu iptali ve tecsil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı-birleşen davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ... 'in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; -KARAR- Asıl dava, alacak, birleşen dava ise tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindirMahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Bilindiği üzere; tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten, son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun (HUMK) 388, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun (HMK) 298. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu 1086 sayılı HUMK'nın 389., yine 6100 sayılı HMK'nın 297/2. maddesinde öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır.Ne var ki, uygulamada 1086 sayılı HUMK'nın 381.maddesinin son fıkrasının 6100 sayılı HMK'nın 294.maddesinin getirdiği imkândan faydalanarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağı geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.İşte bu gibi hallerde, tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın l4l. maddesi ile HUMK.'nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz. Değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek, mahkemece kısa kararda “Davacının tapu iptal-tescil talebinin bilahare ıslah yoluyla alacağa çevrilip daha sonra alacağını ıslah yoluyla 140.000,00 TL olarak bildirmesi sebebiyle; 9.200,00 TL 'nin 25.02.2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline davacıya verilmesine, davacının 95.800,00 TL yönünden dava hakkınının saklı tutulmasına (bir davada birden çok ıslahın teknik olarak mümkün olmaması nedeniyle) davacının daha fazlaya ait 35.000,00 TL yönünden talebinin ise REDDİNE”, gerekçeli kararda ise “ Davacının tapu iptali, tescil talebinin bilahare ıslah yoluyla alacağa çevirip, daha sonra alacağın ıslah yoluyla 140.000,00 TL olarak bildirmesi sebebiyle; 9.200,00 TL’nin, ilk ıslah tarihi olan 25/02/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalı ...’den alınıp, davacıya verilmesine, davacının 60.800,00 TL yönünden dava hakkının saklı tutulmasına, davacının daha fazlaya dair olan olan 70,000,00 TL yönünden talebinin ise reddine” denilmek suretiyle kısa karar ile çelişkili olarak gerekçeli karar yazılması doğru değildir. Davalı – birleşen davacının temyiz itirazının kabulü ile hükmün, l0.4.l992 gün, l992/7 Esas, l992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 18.11.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.