Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 16041 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 12608 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAVA TÜRÜ : ELATMANIN ÖNLENMESİ-YIKIM-TAPU İPTALİ-TESCİLYanlar arasında birleştirilerek görülen elatmanın önlenmesi, yıkım; birleşen tapu iptali, tescil davası sonunda, yerel mahkemece asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 26.03.2013 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı (karşı davalı) ... ve vekili Avukat ... geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen vekili Avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı.Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü: -KARAR-Dava, çaplı taşınmaza el atmanın önlenmesi, yıkım; birleşen dava tapu iptal ve tescil isteklerine ilişkindir.Mahkemece, asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişme konusu 111 ada 35 nolu parselin davacı adına, komşu 111 ada 34 nolu parselin de davalılar adına 26.05.2005 tarihinde kesinleşen Kadastro Mahkemesi'nin 24.02.1992 tarih ve 1990/730 E. 1992/28 K. sayılı kararı gereğince 30.05.2005 tarihinde tescil edildikleri, davacı ve davalıların anılan dosyada taraf oldukları görülmektedir.Davalılar-birleşen dosya davacıları birleşen dava dosyasında; 111 ada 34 parsel sayılı taşınmazın Mahkemesi'nin 24.02.1992 tarih ve 1990/730 E. 1992/28 K. sayılı kararı gereğince adlarına tescil edildiğini, ancak krokide hata yapılarak taşınmazın sınırlarının değiştirildiğini,hali hazır zilyetlikleri ile taşınmazın krokisinin birbirine uymadığını, 20 yılı aşkın zilyetlikleri bulunduğunu ileri sürerek, 111 ada 35 nolu parselde zilyetliklerinde bulunan bölümün iptali ile üzerindeki bina ve eklentileri ile adlarına tescilini istemişlerdir. Ne var ki, mahkemece elatmanın önlenmesi ve yıkım davasının reddine, bu dava ile birleşen tapu iptali ve tescil davasının kabulüne karar verilmişse de, hükme yeterli araştırma ve inceleme yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur. Bunun yanı sıra, 1086 sayılı HUMK'nun 237.maddesi (6100 sayılı HMK'nın 303. maddesi) gereğince, anılan Mahkemesinin kararının eldeki dava açısından kesin hüküm teşkil edip etmeyeceğinin de tartışılmadığı görülmektedir. Hal böyle olunca, yerinde uzman bilirkişiler aracılığıyla keşif yapılmak suretiyle Mahkemesi'nin 24.02.1992 tarih ve 1990/730 E. 1992/28 K. dosyasında hükme esas alınan teknik bilirkişi krokisinin uygulanması, kadastro mahkemesince düzenlenen kroki ile bilirkişiler tarafından düzenlenecek olan krokinin çakıştırılması, kesinleşen kadastro mahkemesinin kararı kapsamı içinde ve dışında kalan yerlerin saptanması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davacı-birleşen davalının bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 29.12.2012 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 990.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 18.11.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.