MAHKEMESİ : KARTAL 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 27/09/2006NUMARASI : 2003/986-452Taraflar arasında görülen davada;Davacı, 240/1200 payla paydaşı olduğu arsa vasıflı, kat irtifakı kurulmamış ve iskan izni de olmayan .. parsel sayılı taşınmazdaki binanın alt kattaki köşe dükkanı ile .. daireyi satın aldığı payın kapsadığını, davalının ise 60/1200 payının bulunduğunu, buna rağmen payından fazla iki daire ile bir dükkanı işgal ettiğini, davalıya bu kısımlarla ilgili bir pay satışı da olmadığını ileri sürüp, köşede bulunan dükkan üzerindeki muarazanın giderilmesine ve mülkiyetinin kendisine ait olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.Davalı, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.Mahkemece, çekişme konusu dükkanın davacıya satıldığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.Karar, davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi .. ..raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi ve mülkiyetin tespitine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden özellikle getirtilen kayıt örneklerinden, taşınmazın müşterek mülkiyet hükümlerine tabi olduğu ve tarafların paydaş bulundukları ayrıca çekişmeli taşınmazda bulunan binada kat mülkiyeti yada kat irtifakının kurulu olmadığı anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamıyan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman istiyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir. Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Nevarki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " akte vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pekçok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır. O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir. Somut olaya gelince; çekişmeli taşınmazda paydaşlar arasında tüm paydaşları bağlayan harici taksim sözleşmesi ve özel parselasyon planının bulunmadığı ve fiili kullanım biçiminin de oluşmadığı, her paydaşın payına karşılık kullanabileceği yerler bulunduğu davacının beyanından anlaşılmaktadır.O halde davalının çekişmeli taşınmazı davacının kullanmasına engel olduğu söylenemez.Hal böyle olunca, davacı yönünden intfadan men olgusu gerçekleşmediğinden davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu biçimde karar verilmesi doğru değildir.Davalının temyiz itirazı yerindedir.Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA,peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,19.2.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.