MAHKEMESİ: NİĞDE 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 06/03/2012NUMARASI: 2010/718-2012/172Yanlar arasında görülen tapu iptali tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ... raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava, ketmi verese hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin olup, mahkemece, hükmüne uyulan bozma ilamı doğrultusunda işlem yapılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; çekişme konusu .ada . parsel sayılı taşınmazın 20/192 payı ve 358 ada 90 parsel sayılı taşınmazın tamamı miras bırakan A. G. adına kayıtlı iken 23.01.2002 tarihinde Sincan Sulh Hukuk Mahkemesinin 17.09.2001 tarih, 2001/706-678 esas, karar sayılı mirasçılık belgesi ibraz edilerek H. G.tarafından bu taşınmazların anılan mirasçılık belgesinde yer alan mirasçılara intikalinin yaptırıldığı, daha sonra 16.12.2003 tarihinde, keza mahkeme kararlarına istinaden 358 ada 90 parsel sayılı taşınmazda iştirak halinde mülkiyet müşterek mülkiyete çevrilerek aynı akitle bir kısım mirasçıların 13/21 payı davalı M.’e; 358 ada 88 parsel sayılı taşınmazın 20/192 payının ise, 06.05.2003 tarihinde keza iştirak halinde mülkiyetin müşterek mülkiyete çevrilerek mirasçılar H.G., S. G., M.G., İ. G. ve C.G.ün paylarını H. D.’e, H.G.ün ise 20/4032 payını A.Ş.’e, ondan da 16.12.2003 tarihli akitle S. G. ve A.Ş.’in 20/4032’şer paylarını D. Ş.’e, 27.02.2004 tarihli akitle H. D.’in 220/4032 payını İ. T.’a satış suretiyle temlik ettiği, intikale konu mirasçılık belgesinin Niğde Sulh Hukuk Mahkemesinin 2004/1114 esas, 2005/248 karar ile sayılı ilamı ile iptal edilerek, miras bırakan A. G.’in tek mirasçısının davacı S. G. olduğunun belirlendiği, anılan kararın derecattan geçerek 08.03.2006’da kesinleştiği anlaşılmaktadır.Diğer taraftan, dairece, dava konusu taşınmazın kayıt malikleri davalıların Türk Medeni Yasasının 1023. maddesi anlamında iyi niyetli olup olmadıklarının belirlenmesi bakımından karar bozulmuş, mahkemece, hükmüne uyulan bozma ilamı sonrasında temin edilen kayıt ve belgeler ile dinlenen tanık beyanlarından, dava konusu 90 parsel sayılı taşınmazın sahteciliğe konu mirasçılık belgesinde mirasçı olarak yer alan kişilerden edinen M.’in, Niğde’de oto galericiliği yapan kişi olup, mirasçı C.’in, davalı M.’in bizzat iş yerine gelerek taşınmazın satılık olduğunu bildirerek bürosunda pazarlık yaptığı; 88 parsel sayılı taşınmazın bir kısım payını edinen H.D.’in sahte işlemleri organize eden miras bırakan A.G.’in eşi F. G.’in evlatlığı olan C. G..kayınvalidesi olduğu, ondan pay edinen İdris T.’un inşaat ve tarım işleri ile ilgilenen kişi olduğu, anılan taşınmazların düşük bedellerle satışa konu edildiği, yine 88 parsel sayılı taşınmazda pay edinen A.Ş. ve ondan edinen D. Ş.’in amca yeğen bulundukları görülmektedir. Öte yandan, davalı D. Ş.’in iptal edilen mirasçılık belgesinde mirasçı olarak yer alan H.G..oğlu olduğu, Türk Medeni Kanununun 1023. maddesi kapsamında iyi niyetli edinen kişi konumunda bulunmadığı belirlenerek hakkındaki davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır.Ne var ki, davalı D.’un “ama” olduğu, okuma yazma bilmediği, dosya kapsamına ve getirtilen nüfus kaydına göre, davalı D. Ş.’in eldeki davanın yargılaması sırasında Nevşehir Sulh Hukuk Mahkemesinin 22.10.2009 tarihinde kesinleşen 2009/919 esas, 2009/1272 karar sayılı kararı ile vesayet altına alınarak annesi H.G.’ün vasi olarak atandığı anlaşılmaktadır.O halde, mahkemece, davalı D.’un halen vesayet altında olup olmadığının belirlenerek eğer vesayet altında bulunuyorsa vasisinin davada yer almasının sağlanması, vasi huzuruyla davanın görülmesi, böylece taraf teşkilinin sağlanması gerekeceği kuşkusuzdur.Bilindiği gibi, taraf teşkili kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında resen gözetilmesi gerektiği açıktır.Bu durumda, yukarıda açıklanan hususlar yerine getirilmeden davalı D.hakkında davanın kabulüne karar verilmiş olmasının doğru olduğu söylenemez.Öte yandan, dosya içeriğine, toplanan delillere, dinlenen tanık beyanlarına göre, dava konusu taşınmazların Niğde ili, merkezinde yer aldığı, keşfen belirlenen değerinin çok yüksek olduğu, kayıt maliki davalılar M.ve İ.in müteahhitlik ve galericilik yapan kişiler olup, ticaret hayatını ve dolayısıyla dava konusu taşınmazların gerçek bedelini bilebilecek kişilerden oldukları anlaşılmaktadır.Öyleyse, davalılar M.ve İ.in bilen ve bilmesi gereken kişi konumunda oldukları, Türk Medeni Kanunun 1023. maddesi koruyuculuğundan yararlanamayacakları açıktır. Hal böyle olunca, davalı D. hakkında taraf teşkili bakımından vesayet altında olup olmadığının belirlenerek usuli eksiklik yerine getirildikten sonra işin esası hakkında bir karar verilmesi, davalılar M.ve İdris hakkındaki davanın ise maliki oldukları paylar yönünden kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.Davacının bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun geçici 3. maddesi aracılığıyla) 1086 sayılı HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,27.12.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.