MAHKEMESİ: ANTALYA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 02/07/2012NUMARASI: 2010/262-2012/262Yanlar arasında görülen tapu iptali, tescil, tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davalılardan O.D. ve G.D.bakımından HMK.'nin 150.maddesi uyarınca dosyanın işlemden kaldırılmasına, diğer davalılar bakımından ise davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 15.11.2013 Cuma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat gelmedi temyiz edilen davalılar S.A.vd.vekili Avukat A. T. geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalılar G.D. vd.vekili Avukat gelmedi yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi .tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil olmadığı taktirde bedelin tazmini isteğine ilişkindir. Mahkemece, davalılardan O.D.ve G.D.bakımından HMK'nın 150. maddesi uyarınca dosyanın işlemden kaldırılmasına, diğer davalılar bakımından ise davanın reddine karar verilmiştir.Hemen belirtmek gerekir ki; Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) 186. maddesinde “ Mahkeme, tahkikatın bitiminden sonra, sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki tarafı davet eder. Taraflara çıkartılacak olan davetiyede, belirlenen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususu bildirilir.Sözlü yargılamada mahkeme, taraflara son sözlerini sorar ve hükmünü verir” düzenlemesine yer verilmiş, madde gerekçesinde ise; hangi yargılama usulü uygulanırsa uygulansın tarafların yargılamada sözlü olarak görüş ve değerlendirmelerini ifade etmeleri özel bir önem tasımaktadır. Yazılı yargılama usulü içerisinde de tarafların hükümden önce son kez mahkeme huzurunda sözlü değerlendirme yapıp açıklamada bulunmaları, doğru bir karar verilmesi bakımından önemli olacağı vurgulanmıştır.(1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 376 ve 377. maddesinde de paralel düzenlemelere yer verilmiştir.)Öte yandan; 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 184/2. maddesinde açıkça; mahkemenin tarafların tahkikatın tümü hakkındaki açıklamalarından sonra, tahkikatı gerektiren bir husus kalmadığını görürse, tahkikatın bittiğini, taraflara tefhim edeceği, yine aynı kanunun 186. maddesi hükmü ile de; mahkemenin tahkikatın bitiminden sonra sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki tarafı davet edeceği, taraflara çıkartılacak davetiyede, belirlenen gün ve saatte mahkeme de hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususunu bildireceği, mahkemenin sözlü yargılamada tarafların son sözlerini sorarak hükmünü vereceği düzenlenmiş olup, anılan düzenlemelerin emredici nitelikte olduğu açıktır. Somut olaya gelince; karar verilen son oturuma davacı vekili katılmamış, oturumda hazır bulunan davalılardan G.D.ve O. D. vekili davayı takip etmeyeceklerini, dosyanın işlemden kaldırılmasını, diğer davalılar vekili ise davayı takip ettiklerini bildirmiş, aynı oturumda tahkikat sonlandırılarak, her ne kadar davalılar G.ve O.D. bakımından dava dosyasının işlemden kaldırılmasına karar verilmiş ise de aynı gün davacı vekilinin "sağlık sorunları sebebi ile son oturuma katılamadığını" bildirir mazeret dilekçesi gönderdiği, dilekçe ekinde de sağlık raporunu ibraz ederek mazeretini belgelendirdiği ancak mazeret dilekçesinin celse tamamlandıktan sonra dosyasına intikal ettiği, diğer yandan aynı tarihli "mahkeme veznesi alındı belgesi" ile ıslah harcı yatırıldığı dosya kapsamı ile sabittir. Dolayısıyla mahkemece açıklanan ilkeler dikkate alınmadan, yargılama sonunda tahkikatın bittiği tefhim edilmeden ve sözlü yargılama aşaması uygulanıp taraflara son sözleri sorulmadan sonuca gidildiği görülmektedir. Halbuki tahkikat sona erdirildiğine göre, sözlü yargılama için ayrı bir gün tayin edilerek, tayin edilen bugünün taraflara usulüne uygun yöntemle bildirilmesi sözlü yargılama aşamasının tamamlanmasından sonra karar verilmesi gerekirken yukarıda açıklanan ilkeler gözardı edilerek karar verilmiş olması doğru değildir.Hal böyle olunca, mahkemece HMK'nun 186. maddesine göre sözlü yargılama için duruşma günü belirlenerek, belirlenen bu duruşma gününün usulüne uygun olarak taraflara bildirilerek taraflara son söz haklarının verilmesi ondan sonra hasıl olacak sonuca göre bir hüküm kurulması gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması isabetsizdir. Davacı vekilinin belirtilen nedenlerle temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 15.11.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.