MAHKEMESİ: ADANA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 01/03/2012NUMARASI: 2011/363-2012/112Yanlar arasında görülen tapu iptali,tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istemli temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, duruşma isteği dava değeri yönünden reddedildi, Tetkik Hakimi .. raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava, imar uygulamasının iptali nedeniyle devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan çekişmeli taşınmazın Hazine adına tescili, mümkün olmadığı takdirde bedel isteğine ilişkindir. Mahkemece, yapılan imar düzenlemeleri ile davacının zararının oluşmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava konusu taşınmazın yeraldığı alanda Seyhan Belediyesinin 37 nolu imar düzenlemesi yaptığı, daha sonra aynı bölgede Adana Büyükşehir Belediyesi'nin imar uygulaması gerçekleştirdiği, her iki imar düzenlemesinin de idari yargı yerinde iptal edilerek, idari yargı kararlarının kesinleştiği, dava konusu yerin yargılama sırasında yeni kurulan Çukurova Belediyesi sınırları içinde kalması üzerine anılan Belediyenin de davaya dâhil edildiği görülmektedir. Davacı vekili; devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olan çekişme konusu 114 m2'lik taşınmazın Hazine adına sicil kaydı oluşturulmadan 5416 ada 1 nolu imar parseli içinde tescil edildiğini, sonraki imar uygulaması ile de çekişmeli bölümün park alanına terkedildiğini, dayanak imar uygulamalarının idari yargı yerinde iptal edildiğini ileri sürerek, 114 m2'lik bölümün tapu kaydının iptali ile Hazine adına tescili, mümkün olmadığı takdirde bedel istekli eldeki davayı açmıştır. Bilindiği üzere; imar şuyulandırmasının dayanağı olan idari işlemin iptal edilmesi ile sicilin dayanıksız kalacağı ve yolsuz tescil durumuna düşeceği açıktır. Dayanıksız kalan (illetten mücerret) kaydın ise iptalinin gerekeceği ve kadastral parselin geometrik ve hukuki durumunun ihyası şeklinde karar verilmesi gerekeceği tartışmasızdır.Öte yandan; çekişmeli taşınmazın Belediye sınırları içerisinde ve kadastro sırasında tespit dışı bırakılan yer olduğunun belirlenmesi halinde, 1966 tarihinde yürürlüğe giren 775 Sayılı Yasanın 3/2. maddesinde öngörülen Belediyeye devri gerekli taşınmazlardan olup olmadığının açıklığa kavuşturulması gerekeceği şayet yasa gereğince Belediyeye devri gereken yerlerden olduğu tespit edilirse, Hazine'nin taşınmazda mülkiyetten kaynaklanan bir hakkının bulunmadığı gözetilerek Hazinenin davasının reddine karar verilmesi gerekeceği açıktır.Diğer taraftan; 775 sayılı yasanın 3. maddesi her ne kadar 19.07.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4916 sayılı yasa ile iptal edilmiş ise de; iptal kararının bu tarihten önce doğmuş olan haklara etkili olmayacağı, bir başka ifadeyle kazanılmış hakkın korunacağı da kuşkusuzdur.Somut olaya gelince; mahkemece yapılan uygulama neticesinde elde edilen teknik bilirkişi raporunda çekişme konusu 114 m2'lik taşınmazın 1957 yılında yapılan ilk tesis kadastrosunda dere olarak kadastro harici alanda bırakıldığını, Seyhan Belediyesinin 37 nolu imar uygulaması sırasında ise bu yerin 5416 ada 1 nolu parsel içerisine alındığını, Adana Büyükşehir Belediyesince yapılan imar uygulamasında ise park alanına isabet etmesi sebebi ile tescil harici bırakıldığını açıklamıştır. Hemen belirtilmelidir ki; kadastro sırasında dere olarak belirlenen yerlerin 3402 sayılı Kadastro Kanununun 16/C maddesi hükmü uyarınca özel mülkiyete konu olmayan yerlerden olup hakkında sicil oluşturularak özel mülkiyete konu edilemiyeceği tartışmasızdır. Hal böyle olunca; imar işlemlerinin idari yargı yerinde görülüp kesinleşen davalar ile iptal edildiği ve sicilin dayanağı kalmadığı gözetilerek eski hale ihya isteğinin kabulü ile çekişmeli yerin kadastro harici bırakılmasına karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir. Kabule göre de; davadaki istek kamusal tasarruftan kaynaklanan sicil kaydının düzeltilmesine ilişkin bulunduğundan hüküm altına alınması gerekli avukatlık ücretinin maktu olması gerektiğinin düşünülmüş olmaması da isabetsizdir. Davacı vekilinin temyiz itirazları belirtilen nedenlerle yerindedir. Kabulüyle hükmün (6100 sayılı HMK'nun 3/2 maddesi yollamasıyla) 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA,27.12.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.