Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1594 - Karar Yıl 2008 / Esas No : 10070 - Esas Yıl 2007





MAHKEMESİ: KÜÇÜKÇEKMECE 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 22/05/2007NUMARASI: 2003/94-2007/260Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, miras bırakanları halaları H... M.....temyiz kudretinden yoksun olduğunu, bu durumundan yararlanan davalının hileli ve muvazaalı yollarla murise ait 1381 parsel sayılı taşınmazın adına temlikini sağladığını ileri sürerek, miras payları oranında tapu iptali ve tescili isteğinde bulunmuşlar, ıslah yoluyla dava sebebini değiştirerek miras bırakanın çekişme konusu 1381 parsel sayılı taşınmazını mirastan mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak davalıya temlik ettiğini iddia etmişlerdir.Davalı, taşınmazın satış bedelini murisin yeğeni olan M... ... banka hesabına yatırdığını, satış işleminin muvazaalı olmadığını murisin hukuki ehliyete haiz olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Karar, taraf vekillerince süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 12.02.2008 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden ...... v.s. vekili Avukat ile yine temyiz eden S.... K... vekili Avukat geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verilen ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamalar?? dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü: -KARAR-Dava, ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; kayden davacıların miras bırakanına ait çekişme konusu 1381 parsel sayılı taşınmazın satış suretiyle davalıya temlik edildiği anlaşılmaktadır.Mahkemece, miras bırakanın temlik tarihinde tasarruf ehliyetine sahip olduğu Adli Tıp Kurumundan alınan raporla belirlenmek suretiyle bu sebebe dayalı olarak açılan davanın reddedilmiş olması doğru ise de, davacılar aynı zamanda muris muvazaası hukuksal nedenine de dayanmış olduklarından Mahkemece, bu iddianın yazılı bir belge ile kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Hemen belirtilmelidir ki, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 1-4-1974 tarih 1/2 Sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olaya gelince;yukarıda değinildiği üzere muris muvazaası terekeye karşı yapılan haksız fiil niteliğinde olup, iddianın her türlü delille ispatı olanaklıdır.Diğer taraftan, taraf muvazaası ve inançlı işlemler bakımından geçerli ve gözetilmesi gerekli olan 05.02.1947 tarih 20/6 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında somut olayda uygulama yeri olmadığı tartışmasızdır.O halde, Mahkemece kurulan hükmün doğru olduğu söylenemez.Kabul tarzı itibariyle de, dava reddedildiğine göre, keşfen belirlenen ve yargılama aşamasında harcı ikmal edilen değer gözetilmek suretiyle davalı yararına avukatlık parası tayin ve takdir edilmesi gerekirken dava dilekçesinde gösterilen değere göre avukatlık ücretine hükmedilmiş olmasıda yerinde değildir.Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda iddia ve savunma yönünden taraf delillerinin toplanması gerekli inceleme ve araştırmanın yapılması, soruşturmanın eksiksiz tamamlanması sonucuna göre, bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Tarafların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edenlere geri verilmesine ve 13.12.2007 tarihinde yürürlüğe giren avukatlık ücret tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden tarafların vekilleri için 550.00'şer.-YTL. duruşma avukatlık parasının karşılıklı olarak alınıp birbirlerine verilmesine, 12.02.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.