Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 15921 - Karar Yıl 2012 / Esas No : 13879 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ : KARTAL 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 02/05/2011NUMARASI : 2010/480-2011/204Taraflar arasındaki davadan dolayı Kartal 1. Asliye Hukuk Hakimliğinden verilen 02.05.2011 gün ve 2010/480 esas 2011/204 karar sayılı hükmün bozulmasına ilişkin olan 8.5.2012 gün ve 3-5325 sayılı kararın düzeltilmesi süresinde davacı vekili tarafından istenilmiş olmakla, dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:Dava, yargılamanın yenilenmesi isteğine ilişkin olup, mahkemece önceden kurulan hükmün temyizi üzerine Dairece “…davacılar, inanç sözleşmesi hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil davasının delili olduğunu ileri sürdükleri 1.5.1998 tarihli anlaşma başlıklı belgenin önceki kararın kesinleşmesinden sonra ele geçirildiğini iddia etmişler, davalı B... A... Savunmasında belgedeki imzanın kendisine ait olmadığını bildirmiş, mahkemece Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinden alınan inceleme konusu belgede B... A... adına atfen atılmış imzaların orjinal imzalar olmayıp, bulundukları yere fotokopi yolu ile aktarıldığının" saptandığı şeklindeki rapora itibar edilerek yargılamanın yenilenmesi davasının reddine karar verilmiştir.Oysa, Kartal Cumhuriyet Başsavcılığının 2008/39308 sayılı Hazırlık soruşturması sırasında aldırılan bir adet tek kişilik, bir adet te üç kişilik bilirkişi raporunda " 1.5.1998 tarihli anlaşma başlıklı belgede B... A... adına atılı bulunan imzaların B... A... eli mahsulü oldukları kanaatine varıldığı" bildirilmiştir.Hükme esas alınan Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinin raporunda ise yeterli açıklayıcı ve tatmin edici gerekçe oluşturulmadığından, rapor, kapsamı itibariyle yeterince kanaat verici nitelikte bulunmamıştır.Hemen belirtilmelidir ki; yerel mahkemece önceki kurulan karar “14.4.1982 tarihli ve 2659 sayılı Adli Tıp Kurumu Yasasının 8/e ve 21.maddelerinde açıkça vurgulandığı üzere "imza incelemesi" işinin aynı kurumun Fizik İhtisas Dairesine ait olduğu tartışmasızdır. Ne varki, anılan kurulun kararlarına karşı istisnai de olsa aynı yasanın 15.maddesi hükmüne göre Adli Tıp (Genel) Kuruluna gidilebileceği olanaklıdır. O halde, değinilen yasanın 15.maddesi ve işin yukarıda açıklanan mahiyeti dikkate alınarak Adli Tıp Genel Kurulundan mütalaa istenmesi ve elde edilecek sağlıklı, ayrıntılı ve önceden alınan raporları da irdeleyen rapora göre ortaya çıkacak sonuç çerçevesinde bir hüküm kurulması gerekirken, eksik soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir…” gerekçesiyle bozulmuş; mahkemece bu bozma ilamına uyulmuştur.Bu durumda, bozma kararına uyulmuş olmakla, orada belirtilen hususların yerine getirilmesi ve o doğrultuda işlem yapılması zorunlu hale gelir. Anılan bu husus, usulü kazanılmış hakkın bir sonucudur. O halde, mahkemece İstanbul Kriminal Polis Laboratuarı Müdürlüğünden rapor alınmak suretiyle neticeye gidilmiş olması doğru değildir. Öte yandan, sonradan ele geçen belge niteliği yerel mahkemece yargılamanın yenilenmesi nedeni olarak kabul edilerek, işin esası incelenmiş, keza işin esası hakkında hüküm kurulmuştur. Dairece de, bu husus benimsenerek yine işin esası konusunda bozma kararı oluşturulmuştur. Bu konuda Daire ile yerel mahkeme arasında bir uyuşmazlık bulunmadığına göre anılan hususta da yanlar yararına usuli kazanılmış hakkın doğduğu kabul edilmelidir.Ne var ki, Dairece, Adli Tıp Genel Kurulundan rapor alınması gereğine değinilerek karar bozulmuş isede, 19.02.2003 tarihinde 2659 sayılı Adli Tıp Kurumu Kanununda 4810 sayılı Kanunla değişlik yapıldığı ve bu kanuna dayalı olarak 31.07.2004 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Adli Tıp Kurumu Kanunu Uygulama Yönetmeliğinin Adli Tıp Kurulunun çalışma usullerine ait genel hükümlerin düzenlendiği 23/-I maddesi “Fizik ihtisas dairesi adlî belge inceleme şubesi ve trafik ihtisas dairesinin işleri Adlî Tıp Genel Kurulunda incelemeye alınmaz. Bu dairelerden birinin raporu ile diğer bir bilirkişi raporu arasında çelişki varsa, mahkeme veya Cumhuriyet savcılıklarınca gerekçesi belirtilmek suretiyle ihtisas dairesi en az yedi uzmanın katılımıyla rapor hazırlar. Bu rapora daha önceki raporda imzası bulunan uzmanların, ihtisas dairesindeki görevi devam ettiği sürece, katılımı zorunludur. İhtisas dairesindeki uzman sayısının yediden fazla olduğu durumlarda, bu raporlarda görüş bildirecek uzmanlar her ay ihtisas dairesi başkanı huzurunda çekilecek kura ile belirlenir. Fizik ihtisas dairesinin adlî belge inceleme şubesi dışında kalan şubelerinde de yeterli sayıda uzman olduğu takdirde aynı hükümler geçerlidir. Kararlar oy çokluğu ile alınır. Eşitlik halinde daire başkanının bulunduğu taraf oy çokluğu sağlamış sayılır.” hükmü karşısında Dairenin bu konuda “Adli Tıp Genel Kurulundan rapor alınması” şeklindeki bozma kararının maddi hataya dayalı olduğu, bu şekildeki bozma kararına uyularak verilen kararların kazanılmış hakkın istisnasını teşkil edeceği kuralı gözetildiğinde yukarıdaki düzenlemeler gözönünde bulundurulmak suretiyle rapor alınması gerekeceği açıktır. Hal böyle olunca, yukarıda açıklandığı üzere işlem ifa edilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması isabetsizdir.Davacı vekilinin, karar düzeltme isteğinin H.U.M.K.'nun 440. maddesi hükmü uyarınca kabulü ile mahkemenin 02.05.2011 tarih, 2010/480 Esas-2011/ 204 karar sayılı kararının yukarıda açıklanan gerekçelerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesine göre) HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 27.12.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.