Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 15910 - Karar Yıl 2012 / Esas No : 14103 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ : DİYARBAKIR 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 17/03/2011NUMARASI : 1985/664-2011/235Yanlar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacı Hazine vekilince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik .... raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava ve birleştirileren davalar, tapu iptal ve tescil isteğine ilişkin olup, Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Davacı Hazine, çekişmeli 181, 182, 106 ve 107 parsel sayılı taşınmazlara uygulanan vergi kaydının başkaca taşınmazlara da revizyon gördüğünü,vergi miktarından çok fazla yerin davalılar adına tespit ve tescil edildiğini ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden;çekişme konusu 181, 182, 106 ve 107 parsel sayılı taşınmazların davalıların miras bırakanlarına ait 1937 tarihli 28 sayılı 50 dönüm miktarlı vergi kaydı esas alınmak suretiyle senetsizden davalılar adına tespit edildiği ve kesinleştiği anlaşılmaktadır.Hemen belirtilmelidir ki, eldeki dava ile birleştirilen 107 parsel sayılı taşınmaza ilişkin olarak açılan davanın eldeki dava ile birleştirilmeden önce davanın reddine ilişkin olarak verilen kararın, Dairece, özetle"...taşınmaza uygulanan vergi kaydının sınırları itibariyle yöntemine uygun bir biçimde uygulanması, sınırlar değişebilir nitelikte ise veya tam olarak kapanmayıp açık yönler kalıyorsa, kayda değişmez sınırlarla bağlantı kesilmemek suretiyle miktarına göre kapsam belirlenmesi, ayrıca tapu fen memuru veya mühendisi sıfat ve yeteneğini taşıyan uzman bilirkişi veya bilirkişilerden keşifte saptanan bilgi ve bulgulara uygun ve uygulamayı tam olarak yansıtan, infaza elverişli rapor ve kroki alınması; davalılar adına tespit edilen taşınmazlar bakımından açılan diğer dava dosyalarınında getirilmesi, anılan davalarda verilen kararlar ve eki krokilerin yerine uygulanması " gereğine değinilerek bozulduğu, Mahkemece, bozmaya uyulduktan sonra eldeki dava ile birleştirildiği anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere, bozma ilamına uyulmakla taraflar lehine usuli kazanılmış hak doğar ve o doğrultuda işlem yapılması gerekir.Somut olayda, bozma ilamında değinildiği üzere çekişmeli taşınmazların dayanağı olan 1937 tarihli 28 nolu vergi kaydının dava dışı 304 ve 312 parsel sayılı taşınmazlara da revizyon gördüğü, anılan 304 ve 312 sayılı parseller bakımından davacı hazine tarafından kadastro tespitine itiraz üzerine Diyarbakır Kadastro Mahkemesinin 6.10.1987 tarih,1978/1426 esas, 1987/54 karar sayılı kararıyla, çekişmeli parsellere revizyon gören 1937 tarihli 28 tahrir sayılı vergi kaydının sınırları itibariyle genişletilmeye elverişli nitelikte bulunduğu açıklanarak vergi kaydına kapsam tayin edilmek suretiyle davanın kabulüne karar verildiği, kararın derecattan geçmek suretiyle kesinleştiği anlaşılmaktadır.Hemen belirtilmelidir ki, Anayasanın 138/4. maddesinde belirtildiği üzere, kesinleşmiş mahkeme kararlarının yasama, yürütme, idare ve yargı organlarını bağlamasının anayasal bir zorunluluk olduğu, yargı organları dahil hiçbir kurum ve kuruluşun kesinleşmiş mahkeme kararını uygulamaktan kaçınamayacağı gibi, dolaylı olarak da kesin kararı ilga edip tartışamayacağı kuşkusuzdur.Bu kural, hukuk yargılama yöntemi ve Anayasanın 138. maddesinin bir gereğidir.Ne var ki, eldeki davada Mahkemece, bu kural gözetilmeksizin özetle, "Dava konusu parsellere uygulanan 28 nolu vergi kaydının uygulandığı 312 ve 304 nolu parsellere yönelik davacı tarafça dava konusu ile aynı mahiyette açılan davanın kabulü ile Maliye Hazinesi adına tesciline karar verildiği, söz konusu dosyada, yapılan keşifler ve bilirkişi incelemesi, mahkeme kararı incelendiğinde, mahallinde yapılan keşifte özellikle jeoloji bilirkişisinin hazır edilmeden keşfin yapıldığı, derenin sadece çay yatağı olarak nitelendirildiği ve bir sabit sınır olarak ele alınmadığı, bu yönü irdelenmeden karar verildiği, eldeki dava dosyası için bu karar emsal nitelikte bulunmakta ise de, mahkemece, mahallinde yapılan keşifte bilirkişi incelemesi, mahalli bilirkişi beyanları, tanık anlatımlarına göre yukarıda belirtilen dere çay yatağının sabit sınırlı olduğu kabul edilerek 304 ve 312 nolu parsellere yönelik ve kesinleşen kararların mahkeme dosyasınca dikkate alınmaması gerektiği, hakkaniyetin bu yönde sağlanabileceği kanaatinin oluştuğu; tüm dosya kapsamına göre, vergi kaydının tüm sınırlar itibariyle araziye uyduğu ve fiilen davalılar tarafından da kullanıldığı, bugüne kadar kullanmanın devam ettiği, çevre sınırı itibariyle sabit sınırının olduğu, dayanak kaydına uygun olduğu" gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği görülmektedir.Hal böyle olunca, Diyarbakır Kadastro Mahkemesinin 1978/1426 esas sayılı dosyasında çekişmeli taşınmazlara uygulanan vergi kaydının kapsamı belirlendiğine ve kesinleştiğine göre, bu hususta gözetilerek eldeki davaya konu taşınmazların belirlenen vergi kaydı kapsamı içerisinde kalıp kalmadığının duraksamaya yer vermeyecek şekilde saptanması, kapsam dışında kalıyorsa davalıların zilyetlik savunmalarının değerlendirilmesi, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davacı Hazine vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 26.12.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.