MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ, TESCİL VE TENKİSYanlar arasında görülen tapu iptali, tescil ve tenkis davası sonunda, yerel mahkemece tapu iptali ve tescil davasının kabulüne, tenkis isteğine ilişkin asıl davada karar verilmesine yer olmadığına ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'ün raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; -KARAR- Asıl ve birleşen dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı, tenkis, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, miras bırakan tarafından davalıya yapılan temlikin muvazaalı olduğu gerekçesiyle birleştirilen tapu iptal ve tescil davasının kabulüne; tenkis isteğine ilişkin asıl davada karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişme konusu 652 ada 5 parsel sayılı taşınmazın tarafların ortak miras bırakanı ... tarafından ikinci eşi olan davalıya satış yoluyla temlik edildiği; davacıların, miras bırakanın mirasçıdan mal kaçırma amacıyla ve muvazaalı olarak çekişme konusu taşınmazını ikinci eşi olan davalıya temlik ettiğini ileri sürerek, asıl davada tenkis, birleşen davada tapu iptal ve tescil isteğinde bulundukları; davalının ise, taşınmazın satış bedelini ödediğini belirterek, davanın reddini savunduğu görülmektedir. Bilindiği üzere, herkes iddiasını ispatla mükelleftir. 6100 sayılı HMK'nun 190. maddesi hükmü gereğince, ispat yükü, bu konuda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan hak çıkaran tarafa aittir. Somut olayda, davacılar, miras bırakanın, dava konusu taşınmazını mirasçılarını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği halde, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış olarak açıklamak suretiyle devrettiğini, yapılan temlikin l.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanununun 706, Türk Borçlar Kanununun 237 ve Tapu Kanunun 26.maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersiz olduğunu ileri sürdüklerine göre, bu iddialarını ispatla yükümlüdürler.Dosya kapsamına göre, davacıların, iddialarını ispat bakımından tanık deliline dayanmadıkları gibi, HMK'nin 119/f maddesine göre işlem yaparak tanık listesi de vermedikleri sabittir. Hemen belirtmek gerekir ki; çekişmeli taşınmazın belirlenen gerçek değeri ile resmi akitte gösterilen değeri arasındaki farkın tek başına muvazaanın kanıtı olamayacağı tartışmasızdır. Bu durumda, tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, davacıların iddialarını ispat edemedikleri açıktır.Hal böyle olunca, davacıların, iddialarını kanıtlayamadıkları gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.Davalı vekilinin, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 13.11.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.