Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 15639 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 19267 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAVA TÜRÜ : TAZMİNATYanlar arasında görülen tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar taraflarca yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 12.11.2013 Salı günü saat:09.15'te daireye gelmeleri için taraf vekillerine tebligat yapıldığı halde gelmedikleri anlaşıldı, incelemenin dosya üzerinde yapılmasına, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hakimi ...'nun raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü: -KARAR-Dava, tazminat isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm taraflarca temyiz edilmiştir. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; davacının tapunun 1962 tarih, 200 ve 201 sıra numarasında kayıtlı taşınmazlarda 1/3 pay sahibi olduğu, dava tarihinden önce davacının tespit talebi üzerine taşınmazlar başında 28.06.2006 tarihinde ... Sulh Hukuk Mahkemesince keşif yapıldığı, davadan sonra ise mahkemece 25.04.2008 tarihinde uygulama yapıldığı, her iki keşif sonucu alınan raporlarda kum ve çakıl alınan kısımların çekişmeli taşınmazların kapsamında kaldığının rapor edildiği, mahkemece de anılan raporlar doğrultusunda karar verildiği anlaşılmaktadır. Ayrıca, yargılama sırasında taşınmazların bulunduğu yerde 18.06.2009 tarihinde kadastro tespiti yapıldığı, 27.07.2009 tarihinde kesinleşen tespit sonucunda 200 ve 201 sıra numarasında kayıtlı taşınmazların çapa bağlandığı, buna göre 201 sıra numarasında kayıtlı taşınmazın 170 ada 2 parsel olarak dava dışı kişiler adına, 200 sıra numarasında kayıtlı taşınmazın ise 170 ada 3 parsel olarak davacı adına tescil edildiği görülmektedir. Davacı, 1962 tarih 200 ve 201 sıra numarasında kayıtlı taşınmazlara davalıların yol yapımı için kum ve çakıl almak suretiyle müdahale edip, zarar verdiklerini ileri sürerek, kum- çakıl bedeli ,eski hale getirme bedeli ve ecrimisilden oluşan tazminatın tahsili isteğiyle eldeki davayı açmış, davalılar ise anılan yerin tapu kapsamı dışında ve dere yatağında kaldığını, ayrıca ihale ile yol yapım işini alan kişinin davalı ... olduğunu, diğer davalının hizmet akdi ile çalışan inşaat mühendisi olduğundan ona husumet yöneltilemeyeceğini belirterek, davanın esastan ve husumet bakımından reddini istemişlerdir Bilindiği üzere, Harita ve krokisi bulunan tapu kayıtlarına 4721 sayılı Medeni Kanunun 719, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 20. maddesi uyarınca kapsam belirleneceği kuşkusuzdur. Ancak böyle bir harita ve kroki yoksa veya uygulanabilir nitelik taşımıyorsa öncelikle tapu kaydının ilk tesisinden itibaren tüm gittileri ile birlikte tapu müdürlüğünden istenilmesi, gitti kayıtlarının yüzölçümlerinde veya sınırlarında bir değişiklik varsa dayandığı belgelerin incelenip, doğru ve yasal bir nedenin bulunup bulunmadığının araştırılması, doğru esasa dayanmıyorsa,ilk tesisindeki sınırlara itibar edilmesi, ayrıca uygulamada yararlanmak üzere varsa komşu taşınmaz kayıtlarının getirtilmesi, böylece yanların dayandığı, usulüne uygun olarak çıkarılmış tüm belgeler toplandıktan, dosya öteki yönlerden de keşfe hazır hale geldikten sonra yöreyi iyi bilen yaşlı ve yansız yerel bilirkişi veya bilirkişiler aracılığı ile uygulama yapılması, kayıtlardaki her sınır yerel bilirkişi veya bilirkişilerden sorulup arazi üzerinde tespit edilmesi; gerektiğinde sınırlar hakkında açıklayıcı doyurucu bilgiler alınması, bilinmeyen sınırlar yönünden taraflara tanık dinletme olanağının sağlanması, komşu taşınmaz kayıtlarının da aynı şekilde uygulanarak yerel bilirkişi ve tanık sözlerinin denetlenmesi gerekir. Öte yandan sınırlar değişebilir nitelikte ise veya tam olarak kapanmayıp açık yönler kalıyorsa, kayda değişmez sınırlarla bağlantı kesilmemek suretiyle miktarına göre kapsam belirlenmesi, ayrıca tapu memuru veya mühendisi sıfat ve yeteneğini taşıyan uzman bilirkişi veya bilirkişilerden keşifte saptanan bilgi ve bulgulara uygun ve uygulamayı tam olarak yansıtan, infaza elverişli rapor ve kroki alınması zorunludur. Somut olaya gelince; dosya konusu taşınmazlar her ne kadar yargılama aşamasında dayanılan tapu kayıtları uygulanmak suretiyle kadastroca 2 ve 3 nolu parseller olarak tespit ve tescil edilmiş ise de; kum - çakıl alındığı tarih itibariyle eski tapu kapsamlarının belli edilmesi zorunlu olduğu halde tapu uygulaması bakımından hükme yeterli bir araştırma ve incelemenin yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur. Bir başka anlatımla, kum ve çakıl alınan bölümlerin davacının paydaşı olduğu 1962 tarih 200 ve 201 numaralı tapular kapsamında kalıp kalmadığı yeterince belirlenmiş değildir. Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda yerinde bilirkişiler vasıtasıyla yeniden keşif yapılarak bu iki tapu kaydının mahalline uygulanması, tapuların değişebilir sınırlı olup olmadığı üzerinde durularak, tapu kapsamlarının duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi ve 2006 yılında kum- çakıl alınan bölümlerin bu kapsam içerisinde kalıp kalmadığı saptanarak sonucuna göre bir karar verilmesi, öte yandan, keşifte dinlenilen mahalli bilirkişi ve davacı tanığı ...'ın davalı ...'i olay yerinde hiç görmediklerini beyan ettikleri, diğer davacı tanığı ... 'ün ise davalıları gördüğünü beyan etmesine karşın beyanının soyut nitelikte olduğu gözetilerek, davalılar hakkında bu olay nedeniyle açılan ceza davasına ilişkin dosyanın getirtilerek incelenmesi ve davalı ...'ın kum ve çakıl alınmasına ilişkin eyleme katılıp katılmadığının ceza dosyasındaki delillerle birlikte tüm deliller bir arada değerlendirildikten sonra bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Kabule göre de, hükmün 6. bendinde davacı lehine hükmedildiği anlaşılan avukatlık ücretinin maddi hata sonucunda davacıdan tahsili ile davalı idareye ödenmesine şeklinde karar tesis edilmesi doğru olmadığı gibi, davacının yaptırdığı tespit giderlerinin hüküm altına alınmaması da isabetsizdir. Tarafların temyiz itirazları belirtilen bu sebeplerle yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 12.11.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.