Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 15633 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 11141 - Esas Yıl 2013
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİLYanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 12.11.2013 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edenler vekili Avukat ile temyiz edilenler vekili Avukat ... geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü: -KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; tarafların ortak miras bırakanı 1906 doğumlu ...'in 20.12.1996 tarihinde öldüğü, geride davacı ve davalı çocukları ile dava dışı iki oğlunun daha mirasçı olarak kaldıkları, murisin kayden maliki olduğu 862 parsel sayılı taşınmazın ½ payını 19.07 1993 tarihinde davalı oğlu , 881 parsel sayılı taşınmazın tamamını 28.09.1978 tarihinde davalı oğlu , yine 146 parsel sayılı taşınmazdaki 3/12 payını 29.05.1990 tarihinde davalı ...'a satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır. Davacılar, miras bırakanın yapmış olduğu temliki işlemlerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmış, davalılar ise muvazaa iddiasının doğru olmadığını, satışın gerçek olduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır. Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (nitelikli-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 0l.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere; görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de 4721 s. Türk Medeni Kanununun 706., 6098 s. Türk Borçlar Kanununun 237. (818 s. Borçlar Kanununun 213.) ve Tapu Kanununun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki kişisel ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır. Somut olaya gelince, bilindiği ve TMK'nin 6. maddesinde düzenlendiği üzere herkes iddiasını ispat ile mükelleftir. Eldeki davada, davacı tarafın tek tanığı olarak dinlenilen ve yargılama sırasında ölen davacı ...'nın oğlu olan ... 'ün temlikin mal kaçırma amaçlı ve bedelsiz olduğu yönündeki beyanı esas alınarak karar verilmiş ise de; bu davanın kabulü halinde mirasçı olmaları sıfatıyla hak sahibi olabilecek ve tarafların kardeşleri olan ... ile ... anlatımlarında davalıların savunmalarını doğrulamış ve özellikle muris babalarının çeşitli tarihlerde çekişmeli taşınmazları satılığa çıkardığını, öncelikle çocuklarına teklifte bulunduğunu, anılan taşınmazların davalılar tarafından bedeli ödenerek satın alındığını beyan etmişlerdir. Bu durumda, davacılar tanığının değil, olaylara bizzat tanık olan davalı tanıklarının beyanlarına itibar edilmesi zorunludur. Davacılar, muvazaa iddiasını kanıtlayamamışlardır. Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde kabulüne karar verilmiş olması doğru değildir. Davalıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 29.12.2012 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz edenler vekili için 990.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenlerden alınmasına, 12.11.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.