MAHKEMESİ : MERSİN 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 25/04/2013NUMARASI : 2010/728-2013/252Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı M.. C.. ile davalı A.. D.. vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 14.10.2014 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı A.. D.. vekili Avukat C.. Ç.. Avukat H...i M.. Değerli ile temyiz edilenler vekili Avukat K..A..eldiler, davetiye tebliğine rağmen diğer temyiz eden davalı M.. C.. vekili Avukat gelmedi yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi .....arafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:-KARAR-Dava, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin olup, davanın reddine dair verilen kararın davacı vekili tarafından temyizi üzerine, Dairece; ''...Davacının, davalı Mehmet'e temliki açısından inançlı işlemin sözkonusu olduğu, buna ilişkin belgenin de dosyada bulunduğu, bu kişiler arasında inançlı işlemin sabit olduğunun mahkemenin de kabulünde olduğu, ancak davalı Mehmet tarafından davalı Ahmet'e yapılan temlik bakımından davalılar arasındaki temlik işleminde inançlı işlemin değil, davalı Ahmet'in iyiniyetli olup olmadığının önem taşıdığı, hal böyle olunca, davalı Ahmet'in iyiniyetli olup olmadığı yönünde tarafların gösterdikleri ve gösterecekleri tüm delillerin eksiksiz toplanarak birlikte değerlendirilmesi, özellikle davalı Ahmet'in taşınmazı davacının isteği ve ara malik Mehmet'e verdiği talimat üzerine temlikin gerçekleştirildiğine dair savunması üzerinde de durularak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği '' hususlarına değinilerek bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davalıların iyiniyetli olmadıkları gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.Ne var ki; bozma ilamından sonra dinlenen davalı tanıkları Ufuk Toksöz, İ.. K.., Kemal Bozkurt, M.. G.., M.. A.., E.. T.., talimat yolu ile beyanı alınan N.. S.. ve özellikle bir dönem davacının da avukatlığını yaptığını bildiren Ö.. A..'ın, davacının bilgisi ve talimatı doğrultusunda çekişme konusu taşınmazı davalı M.. C..'ın diğer davalı A.. D..'e satış suretiyle devrettiğini beyan ettikleri, yine davalı tanıklarından H.. G..'in de davalı Ahmet ile amcası M.. G..'in yakın arkadaş olduğunu, devir alınan taşınmazın işlerinin yürütülmesi hususunda davacı A.. D.. ile davacının kendisine vekâlet verdiklerini, bu vekâletleri kullanarak telefon, su ve elektrik gibi müesseselerde davacı adına devir işlemlerini gerçekleştirdiğini ifade ettiği, gerçekten de evrak arasına sunulan Mersin 8. Noterliği'nin 12.09.2008 tarihli, ve 28994 yevmiye numaralı vekâletnamesi ile davalı A.. D..'e temlikten bir gün sonra, davacının, çekişme konusu taşınmazın elektrik, su ve telefon aboneliklerinin devri ve iptali konularında tanık H.. G..'i vekil tayin ettiğinin görüldüğü, bütün bu olgular birlikte değerlendirildiğinde; inançlı işlem kapsamında davalı M.. C..'a devredilen taşınmazın, davalı A.. D..'e satışı konusunda davacı ile A.. D..'in anlaştıkları ve davalı M.. C..'ın da davacının bilgisi ve talimatı doğrultusunda taşınmazı A.. D..'e devrettiği sonucuna varılmaktadır. O hâlde, davanın reddine karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir. Kabule göre de; Bozma ilamından sonra evrak arasına sunulan Berlin Başkonsolosluğu tarafından onaylı 04.08.2010 tarihli belge ile; davacının, eldeki davadaki hak ve alacaklarını tüm vecibeleri ile Ö.. F.. ve C.. M..'na her birine ½ hisse oranında temlik ettiğini açıkladığı ve bu belge doğrultusunda temlik alanlar Ö.. F.. ile C.. M.. kendi adlarına davayı takip ettikleri görülmektedir. Ancak, davacı ile temlik alanlar arasında düzenlenen temlikname, Borçlar Kanununun 162. ve devam eden maddelerinde (01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 183. ve devamı maddeleri) öngörülen "alacağın temliki" niteliğinde kabul edilemez. Anılan yasal düzenlemelerde öngörülen ve devri mümkün olan hak, bir alacağa ilişkindir. Oysa; eldeki davada, yapılan temlikin koşulların gerçekleşmesi halinde mülkiyetin nakline ilişkin olduğu açıktır. Böylesine taşınmazların mülkiyetinin devrini öngörecek nitelikte yapılan temliknamenin yasal olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur. O hâlde, davalıların takip ettiği ve davacı C.. S..'nın da davacı sıfatının devam ettiği eldeki davada, temlik alanlar Ö.. F.. ile C.. M..'nun yasal açıdan sıfatlarının varlığı da kabul edilemez. Davalılar vekilinin belirtilen nedenlerle temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.12.2013 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden davalı A.. D.. vekili için 1.100.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenlerden alınmasına, 14.10.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.