MAHKEMESİ : ANKARA 17. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 29/11/2007NUMARASI : 2006/157-2007/351Yanlar arasında görülen tapu iptali tescil ve tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir. Davacılar, miras bırakanları H.M. Ö.'in kayden malik olduğu 120 ada 2 parsel sayılı taşınmazı 1/2'şer pay itibariyle torunları olan davalılara, 155 ada 3 ve 966 parsel sayılı taşınmazlardaki paylarını davalılardan S.'ye, 386 ada 2, 468 ada 2 , 467 ada 6 parsellerin tamamı ile 952 parseldeki payını diğer davalı S.'e satış yoluyla temlik ettiğini, yapılan temliklerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı , muvazaalı olduğunu ileri sürerek, miras payları oranında tapu iptal ve tescil, taşınmazlar el değiştirmiş ise tazminat isteğinde bulunmuşlardır.. Davalılar, 120 ada 2 ve 952 parsellerin miras bırakandan, diğer taşınmazların ise üçüncü kişilerde satın alındığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.. Mahkemece, davalıların alım güçlerinin bulunduğu, miras bırakanın davacılara da dava dışı pek çok taşınmazını sattığı, davalılara yapılan temliklerin mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak yapılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; miras bırakan H.M. Ö.'in 14.11.2004 tarihinde dul olarak öldüğü, geride davacı kızları ile kendisinden önce 1999 yılında ölen oğlu Selami'den olma torunları dava dışı N. ve M. ile davalıların kaldıkları, 468 ada 2 ve 467 ada 6 parsel sayılı taşınmazların 22.10.2002 tarihinde dava dışı M.K.tarafından, 386 ada 2 parselin 21.11.2005 tarihinde dava dışı M. Z.ve Z.Z.tarafından davalı S.'e satıldıkları, dava dışı F.Ö.'in 155 ada 3 parseldeki 145/190 payını 5.7.2001 tarihinde davalı S.'ye sattığı, miras bırakanın 155 ada 3 ve 966 parsellerdeki payının 02.08.2010 tarihinde ırsen tüm mirasçılarına intikal ettiği, 120 ada 2 parselin miras bırakan adına kayıtlı iken 06.02.2001 tarihinde 1/2'şer pay itibariyle davalılara satış yoluyla temlik ettiği, miras bırakanın 952 parseldeki payını 16.02.2001 tarihinde satış yoluyla davalı S'e temlik ettiği, miras bırakanın dava dışı 947, 948, 958 ve 108 ada 1 parsellerdeki payını 13.06.2001 tarihinde satış yoluyla davacı E'ye , yine miras bırakanın 16.02.2001 tarihinde dava dışı 195 ada 2 parselin tamamı ile 946, 949, 954 ve 955 parsellerdeki paylarını davacı S'ye, aynı tarihli resmi akitle 950, 957 ve 959 parsellerdeki paylarını ve 155 ada 6 parselin tamamını davacı H Ö'e, 956 parseldeki payını kendisinden önce ölen oğlu S'den olma torunu N M'e, 953 parseldeki payını Selami'den olma torunu M K'ya satış yoluyla temlik ettiği anlaşılmaktadır.1- Davacıların 966, 155 ada 3, 386 ada 2, 468 ada 2 ve 467 ada 6 parsel sayılı taşınmazlara ilişkin temyiz itirazları yönünden;Davacılar miras bırakanın çekişmeli taşınmazları mirasçılardan mal kaçırma amacıyla davalılara satış yoluyla temlik ettiğini ileri sürerek eldeki davayı açmışlar, miras bırakanın taşınmazları 3. kişiden bedelini ödeyip satın almasına karşın davalılar adına kayıt oluştuğu yönünde iddiada bulunmamışlar, tenkiste istememişlerdir. Kaldı ki miras bırakan 155 ada 3 ve 966 parsel sayılı taşınmazlarda paylı malik iken ölümü üzerine payı ırsen tüm mirasçılarına intikal etmiş olup davalılara satış yapılmadığından anılan parseller yönünden davanın reddi doğrudur. 155 ada 3 ve 966 parsel dışındaki taşınmazlar ise dava dışı kişilerden satın alındığı gibi davacıların elden bağış " gizli bağış" iddiaları da bulunmamaktadır. 01.04.1974 gün ½ sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararı, konusu ve sonuç bölümü itibariyle, murisin kendi üzerindeki tapulu taşınmazlar yönünden yaptığı temliki işlemler için bağlayıcı olup somut uyuşmazlıkta uygulama yeri bulunmamaktadır. Davada tenkis de istenilmediğine göre mahkemece davanın reddedilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davacıların temyiz itirazları yerinde değildir. Reddiyle 966, 155 ada 3, 386 ada 2, 468 ada 2 ve 467 ada 6 parsel sayılı taşınmazlara yönelik hükmün ONANMASINA, . 2-120 ada 2 ve 952 parsellere yönelik temyiz itirazlarına gelince;Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (nitelikli-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve l.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere; görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de 4721 s. Türk Medeni Kanununun 706, 6098 s. Türk Borçlar Kanununun 237 (818 s. Borçlar Kanunun 213) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki kişisel ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır. Öte yandan miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur. Somut uyuşmazlıkta, miras bırakanın tüm mirasçılarına ayrı ayrı taşınmaz temlik ettiği anlaşıldığı halde mahkemece taşınmaz başında keşif yapılmamış, davanın taraflarına ve dava dışı mirasçılara temlik edilen taşınmazların temlik ve dava tarihindeki değerleri tespit ettirilmemiş, miras bırakanın hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde paylaştırma yapıp yapmadığı üzerinde durulmamıştır. Hal böyle olunca, miras bırakandan tüm mirasçılarına intikal eden taşınır taşınmaz mallar ve haklar araştırılmalı, tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve belgeler mercilerinden getirtilmeli her bir mirasçıya nakledilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınmalı böylece yukarıda değinilen anlamda bir paylaştırma kastının bulunup bulunmadığı açıklığa kavuşturulmalı, oluşacak sonuca göre karar verilmelidir. Açıklanan hususlar gözetilmeksizin eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir. Davacıların temyiz itirazının açıklanan nedenden ötürü kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince 120 ada 2 ve 952 parsel sayılı taşınmazlar yönünden BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 12.11.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.