Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 15569 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 11510 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : GAZİANTEP 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 07/03/2013NUMARASI : 2011/365-2013/102Yanlar arasında görülen tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tazminat isteğine ilişkindir. Mahkemece, muvazaa olgusunun kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden davacıların, miras bırakan M. Z. C.'ın 524 ada 48 parsel sayılı taşınmazı mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı şekilde davalılara temlik ettiğini ileri sürerek eldeki davayı açtıkları, davalıların paylaştırma savunmasında bulundukları, dava konusu taşınmazın dava dışı Z. T. adına kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır.Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçek-ten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l.4.1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26.maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır. Öte yandan miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur. Somut olayda, yukarıda değinilen ilkeler doğrultusunda hükme yeterli bir araştırma yapıldığını söyleyebilme imkanı bulunmadığı gibi mirasbırakana ilişkin veraset ilamı ve dava konusu taşınmazın devrine dayanak teşkil eden akit tabloları dahi getirtilmeden karar verildiği belirlenmiştir.Hal böyle olunca, öncelikle veraset ilamı ve akit tabloları getirtilerek davanın dinlenebilirlik koşulunun bulunup bulunmadığının tespit edilmesi, dava dinlenebilir ise yukarıdaki ilkeler uyarınca araştırma yapılması, miras bırakandan tüm mirasçılarına intikal eden taşınır taşınmaz mallar ve haklar araştırılmalı, tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve belgeler mercilerinden getirtilmeli her bir mirasçıya nakledilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınarak paylaştırma kastının bulunup bulunmadığının açıklığa kavuşturulması, hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Davacı tarafın temyiz itirazları bu nedenlerle yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 11.11.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.