Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 15492 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 16015 - Esas Yıl 2012
MAHKEMESİ : SOMA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 20/07/2012NUMARASI : 2012/19-2012/336Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 08.11.2013 Cuma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı E. B. ve vekili Avukat E. G.ile temyiz edilen davalılardan M. B.ve vekili Avukat T. S.geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi E.S. tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:Dava, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Davacı, bankaya olan borçlarını ödeme güçlüğü çektiği ve icra aşamasına gelindiği dönemde arkadaşı vasıtası ile tanıştığı davalı M.’ın, Av.T. S.’in de devreye girmesi ile borçlarını mâkûl bir faizle ödeyeceklerini, alacağın temliki yoluyla bankalardan devraldıkları hak ve alacakları kendisine devredeceklerini, ödeme günündeki borç miktarını ödediğinde taşınmazları iade edeceklerini bildirmeleri üzerine dava konusu 14 parça taşınmazı davalı M.’a devrettiğini, tapu devrinden sonra tarafların edimlerini yerine getirmediklerini, davalı tarafından yapılan ödemeleri karşılamak istediğinde fazla para istediklerini, iradesinin fesada uğratılıp kandırılması sonucunda taşınmazların temlikini bedelsiz yaptığını, davalı M.’ın diğer davalı şirkete taşınmazları muvazaalı biçimde devrettiğini ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.Mahkemece, davacının inançlı işleme dayalı iddiasını yazılı delille ispat edemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden toplanan delillerden, davacının çekişme konusu 107 ada 13, 14, 15, 18 parsel sayılı taşınmazları 26.05.2011 tarihli akitle satış suretiyle davalı M.’a temlik ettiği, davalı Murat’ın ise, dava konusu 106 ada 25, 107 ada 5, 8; 110 ada 1 parsel sayılı taşınmazları diğer davalı şirkete satış suretiyle temlik ettiği, diğer dava konusu taşınmazların ise davacıdan davalılara devrine dair akit tablolarının dosya içinde bulunmadığı anlaşılmaktadır.Dava dilekçesinin yukarıda açıklanan içeriği ve iddianın ileri sürülüş biçiminden davada inançlı işleme değil, hile hukuksal nedenine dayanıldığı açıktır.Bilindiği üzere; hile, genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma hilede yanıltma söz konusudur. Borçlar Kanunu'nun 28/l. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 36/1.) maddesinde açıklandığı üzere, taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse hata esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable Ş.) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Hilenin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir. Somut olaya gelince; mahkemece hile iddiası bakımından hükme yeterli bir araştırma ve inceleme yapılmadığı gibi çekişme konusu taşınmazların davalılara temlikine dair akit tablolarının tamamı da merciinden getirtilmeden sonuca gidildiği görülmektedir.Hal böyle olunca; yukarıda açıklanan ilke ve olgular doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılması, dava konusu taşınmazların davalılara temlikine dair akit tablolarının merciinden eksiksiz getirtilmesi, soruşturmanın tamamlanması, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken hukuki nitelendirmede yanılgıya düşülerek yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir. Davacının bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 29.12.2012 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 990.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenlerden alınmasına, 08.11.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.