MAHKEMESİ : EŞME ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 28/02/2012NUMARASI : 2010/248-2012/68Yanlar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali tescil, ve elatmanın önlenmesi ve ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece asıl davanın reddine, birleşen davada elatmanın önlenmesi isteğinin kabulüne, ecrimisil isteğinin ise feragat sebebi ile reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Asıl dava; tapu iptali ve tescil, birleşen dava; elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.Mahkemece, davacıların hile, gabin ve ikrah iddialarına dayalı olarak 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde dava açmadıkları gerekçesi ile davanın reddine, birleşen davada ise; davalı U.'un çekişme konusu 1 nolu bağımsız bölüme haklı ve geçerli bir nedeni olmadan müdahale ettiği gerekçesi ile elatmanın önlenmesi isteğinin kabulüne, ecrimisil isteğinin ise feragat sebebi ile reddine karar verilmiştir. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; davacıların miras bırakanı V.D.'ın kat mülkiyeti kurulu 108 ada 1 parsel sayılı taşınmazdaki 6 nolu meskenini, dava dışı 651 ada 10 nolu parsel ile birlikte 08.02.2008 tarihinde, 2 ve 4 nolu işyerini 07.10.2008 tarihinde, 8 ve 10 nolu meskenini 08.06.2009 tarihinde davalı S. Y.'a; 3 nolu işyerini 16.10.2008 tarihinde, 1 nolu işyerini ise 18.09.2008 tarihinde davalı İ. Y.'a satış suretiyle devrettiği, davalıların baba oğul oldukları, miras bırakan V.'nin 29.07.2009 tarihinde öldüğü, geride mirasçı olarak davacı eşi N.ile davacı çocuklarının kaldığı anlaşılmaktadır. Davacılar vekili, davacı U.'un bankaya olan borçları sebebi ile zor duruma düştüğünü, bunu fırsat bilen davalıların Uğur'a ve miras bırakanları V.'ye yardım etme talebinde bulunarak bankadan 86.000.-TL kredi çekip verdiklerini, ancak karşılığında 130.000.-TL bedelli senet aldıklarını, daha sonra borçlar ödenip taşınmazlar üzerindeki ipotekler kaldırılınca, baskı yaparak, tehdit ederek ve kandırarak çekişmeye konu bağımsız bölümleri üzerilerine devrettirdiklerini, murisin bu olaylar yüzünden zirai ilaç içerek intihar ettiğini, davalılar hakkında yapmış oldukları şikayet neticesinde Asliye Ceza Mahkemesinde dava açıldığını ve derdest olduğunu ileri sürerek, tapu iptal ve muris adına tescil istekli eldeki davayı açmışlar, davalılar, iddiaları kabul etmeyerek davanın reddini savunmuşlar, birleşen dosyadan davacı İsmet Yangın ise ; çekişme konusu 1 nolu dükkanı haksız yere davalı U. D.'ın işgal ederek kullandığını ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve ecrimisile karar verilmesini istemiş, yargılama sırasında ecrimisil isteğinden vazgeçmiştir. Bilindiği gibi 6098 s. Türk Borçlar Kanununun (TBK) 37. (818 s. Borçlar Kanunun (BK) 29.) maddesine göre, bir kimse, karşı tarafın veya üçüncü bir kişinin kendisi veya yakınlarının maddi veya manevi varlığına yönelik hukuka aykırı ve esaslı korkutması sonucu yaptığı sözleşme ile bağlı sayılamaz. TBK'nin 38. (BK'nin 30.) maddesinde belirtildiği üzere korkutmadan (ikrahtan) söz edilebilmesi için, tehdidin sözleşmeyi yapan kimsenin veya yakınlarının kişilik haklarına veya mal varlıklarına yönelik olması, korkutmaya maruz kalanın sübjektif durumuna göre ağır ve derhal meydana gelebilecek nitelik taşıması, haksız (hukuka aykırı) sayılması, illiyet bağının bulunması, yani sözleşmenin tehdidin yarattığı korku sonucu yapılması zorunludur. Bu koşulların varlığı halinde iradesi sakatlanan taraf, isterse iptal hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırılabilir. İptal hakkının kullanılması hiçbir şekle bağlı değildir. Korkunun kalktığı tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde sözleşme karşı tarafa yöneltilecek tek taraflı sarih ve zımni bir irade açıklaması ile feshedilebileceği gibi def'i veya dava yoluyla da kullanılabilir. (TBK'nin 39. m.) Sözleşme iptal edilmekle yapıldığı andan itibaren ortadan kalkacağı için, yerine getirilen edim istihkak davası (tapulu taşınmazlarda iptal ve tescil davası), bunun mümkün olmadığı hallerde sebepsiz zenginleşme davası ile geri istenebilir.Somut olaya gelince; çekişmeye konu yapılan olaylar sebebi ile davacılar vekilinin Eşme Cumhuriyet Başsavcılığı verdiği 09.02.2010 tarihli dilekçe ile davalılar hakkında şikayetçi olduğu, bu şikayet neticesinde yürütülen soruşturma kapsamında Tefecilik, Tehdit ve Hakaret Suçlarından cezalandırılmaları istemi ile davalılar hakkında Eşme Asliye Ceza Mahkemesinin 2010/75 Esas sayılı dosyasından dava açıldığı ve halen yargılamasının devam ettiği, eldeki davanın ise 13.07.2010 tarihinde açıldığı görülmektedir. Hemen belirtmek gerekir ki; iradeyi sakatlayan nedenin (korkutma) önem derecesi, ancak iradesi sakatlanan kimse tarafından doğru olarak takdir olunabilir. Olaya bu açıdan bakıldığında ikrahın önemini yitirdiği an, iradesi sakatlanan için, korkunun silindiği, diğer bir deyişle korkutan kişi ve korkutmanın mahiyetine göre zarar görebileceği yönündeki endişenin ve etkinin ortadan kalktığı, kendisini psikolojik açıdan güven içerisinde hissettiği andır. O halde; davacıların savcılığa şikayette bulundukları 09.02.2010 tarihinde korkutmanın etkisinin ortadan kalktığının, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 39. (818 s. Borçlar Kanunun (BK) 31.) maddesinde düzenlenen 1 yıllık süre içerisinde davanın açıldığı açıktır.Hal böyle olunca, işin esasına girilmesi, Eşme Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2010/75 Esas sayılı dosyasının neticesinin eldeki davanın sonucuna etkili olacağı da gözetilerek anılan ceza dosyasının sonucunun beklenmesi, ondan sonra ceza dosyası içeriğinin toplanan ve toplanacak delillerle birlikte değerlendirilerek varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir. Davacılar vekilinin belirtilen nedenlerle temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3. maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nin 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 07.11.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.