Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 15346 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 11314 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : GELİBOLU ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 18/04/2013NUMARASI : 2010/186-2013/134Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil, tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkindir.Mahkemece, temlikin muvazaalı olduğu iddiasının kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden, miras bırakan S.G.'ın dava konusu 1971 ve 1972 parsel sayılı taşınmazlardaki paylarını, 16.12.1988 tarihli satış akdi ile kızı olan davalıya temlik ettiği, 23.07.2009 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak davacılar ile davalıyı ve dava dışı eşi Meryem'i bıraktığı anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olaya gelince; murisin dördü erkek, üçü kız toplamda yedi çocuğunun olduğu, kızı olan davalının 1983 tarihinde boşanarak anne ve babasıyla birlikte yaşamaya başlıdığı, temlikin birlikte yaşadıkları dönemde 1988 tarihinde yapıldığı, aynı akitle anne Meryem Gülfidan'ın da çekişmeli taşınmazlardan 1972 parseldeki payını davalıya satış göstermek suretiyle devrettiği, temlikten kısa bir süre sonra 02.03.1988 tarihinde davalının ikinci evliliğini yaparak anne ve babasıyla ortak yaşamına son verdiği, temlik tarihinden ölünceye kadar murisin eşiyle birlikte çekişmeli taşınmazlardan 1972 parselde yer alan evde ikamet ettiği, dosya arasına alınan veraset ve intikal beyannamesinden muris adına kayıtlı başkaca taşınmazlar olduğu, satışa ihtiyacı bulunmadığı gibi satışı gerektiren makul bir nedenin varlığı yönünde bir delil de sunulmadığı, öte yandan akitte gösterilen satış bedeli ile taşınmazların gerçek değerleri arasında da bariz fark olduğu anlaşılmaktadır.Açıklanan olgular tüm dosya içeriği ile birlikte değerlendirildiğinde, çekişmeli taşınmazlardaki payların davacılardan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı biçimde davalıya devredildiği kanaatine varılmaktadır.Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.Davacıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 07.11.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.