MAHKEMESİ: ŞARKIŞLA SULH HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 15/11/2011NUMARASI: 2010/432-2011/872Yanlar arasında görülen elatmanın önlenmesi davası sonunda yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süresi içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü. Dava; zilyetliğe dayalı tapu iptali-tescil, elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkin olup mahkemece; davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.Dosya içeği ve toplanan delillerden; kadastro tespit çalışmaları sırasında davaya konu paylı mülkiyet hükümlerine tabi 117 ada, 1 parsel sayılı taşınmazın davacı ile dava dışı M.A. adına, komşu 118 ada, 2 parsel sayılı taşınmazın ise dava dışı A.oğlu, R. V. adına tespit ve tescil edildiği, 118 ada, 2 parsel sayılı taşınmazda kayıt maliki olan R.V.'ın 10/03/1979 tarihinde ölümü üzerine mirasçıları A.V. ve S.(V.) G.'e intikal ettiği, mahkemece mahallinde yapılan uygulama sonucu alınan Fen Bilirkişinin 15/07/2011 tarihli krokili raporunda çekişmeli bölümlerin yeşil ile renklendirilen 118 ada, 2 parsel içerisinde kalan 0.86 m²'lik bölüm ile yol boşluğunda kalan kırmızı ile renklendirilen 4.33 m²'lik bölüm olduğu anlaşılmaktadır.Davacı dava dilekçesinde; kayden maliki olduğu 117 ada, 1 parsel sayılı taşınmazın çap kapsamında olması gereken bir bölümün davalı 118 ada, 2 parsel sayılı taşınmaz sınırları içerisinde tespit ve tescil edildiğini, sınırdaki duvarın davalı A.V.tarafından yıkıldığını ve davalı K. A. tarafından dikilen ağaçların kök ve sürgünlerinin, evinin duvarlarında çatlaklara yol açtığını, kavak ağaçlarının gölgesinin ve polenlerinin sağlığına zarar verdiğini, ağaçların kök ve sürgünleri nedeniyle bahçesine artezyen kuyusu açamadığını ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.Bilindiği üzere; tapu iptal ve tescil istekli davalar kural olarak iptali istenen taşınmazın kayıt malikine karşı açılır. Anılan bu husus, temyiz edenin sıfatına bakılmaksızın yargılamanın her aşamasında mahkemece re'sen gözetilmesi zorunlu bir usul kuralıdır. Somut olayda; mahkemece yapılan uygulama sonucu alınan bilirkişi raporunda zilyetliğe dayalı tapu iptal ve tescil davasına konu edilen bir kısım yerin 118 ada, 2 parselde, bir kısım yerin ise yol boşluğunda kaldığı açıktır.Öncelikle belirtmek gerekir ki; köy yerleşim alanı içinde yer alan "yol boşluğunda" arzın tabii maliki olan Hazineye ve Köy Tüzel Kişiliğine husumet yöneltilmediğine göre krokide kırmızı ile gösterilen 4.33 m²'lik kısım için usulüne uygun açılmış bir davadan sözedilemez, Davacının bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir, reddi ile hükmün bu bölümünün açıklanan gerekçe ile onanmasına.Davacının öteki temyiz itirazlarına gelince;Dava dilekçesinin içeriği ve iddianın ileri sürülüş biçiminden; davacının yol boşluğu dışında 118 ada, 2 parsel sayılı taşınmazdaki krokide yeşil ile gösterilen kısım bakımından da zilyetliğe dayalı tapu iptal ve tescil isteği yanısıra davalı tarafından dikilen kavak ağaçlarının arazisine gölge yaptığı, meyve ağaçlarının gelişimini engellediği, polenlerin sağlığına zarar verdiğini, ağaç köklerinin yayılarak arazinin işlenirliğini bozduğu, evinin duvarlarıdna çatlaklara yol açtığını,artezyen kuyusu açma projesine engel olduğunu iddia ederek komşuluk hukukuna dayalı elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğinde de bulunduğu anlaşılmaktadır.Ne var ki; 118 ada, 2 parsel içinde kalan yer bakımından zilyetlikle mülk edinme koşullarının davacı yararına gerçekleşip gerçekleşmediği konusunda araştırma ve inceleme yapılmadığı gibi komşuluk hukukundan kaynaklı elatmanın önlenmesi ve yıkım davası bakımından da hükme elverişli araştırma ve inceleme yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur. Bilindiği üzere; çağdaş hukuk sistemlerindeki tanımıyla mülkiyet, geniş haklar, buna bağlı yetkiler ile birlikte bazı ödevlerin oluşturduğu bir hukuksal kurumdur. Başka bir söyleyişle mülkiyet, tanıdığı geniş hak ve yetkilerin yanında bazı ödevlerde yükleyen bir ayni haktır. 4721 s. Türk Medeni Kanununun (TMK) 683. maddesinde "Bir şeye malik olan kimse hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir." hükmü getirilmek suretiyle mülkiyet hakkının kanunla kısıtlanabileceğine işaret olunmuştur. Bu doğrultuda olmak üzere, taşınmaz malikini komşusuna zarar verebilecek her türlü taşkınlıklardan kaçınmakla yükümlü kılan aynı Kanunun 737. maddesi, komşuluk ilişkilerinden doğan zorunlu çıkar çatışmalarını düzenlemiş, bir arada yaşamak durumunda olan, komşu taşınmaz maliklerinin ekonomik, sosyal çıkarlarını dengede tutabilmek için onlara katlanma ve kaçınma ödevleri yüklemiştir. O halde, bir toplumda birlikte yaşama olanağı sağlayan insancıl, gerçekçi, zorunlu temel hukuk kuralına göre, hakim; somut olayın özelliğini, taşınmazların konumlarını, kullanma amaçlarını, niteliklerini, yöresel örf ve adetleri, toplumun doğal ihtiyaç ve gerçeklerini göz önünde bulundurarak, komşuların birbirlerine göstermekle yükümlü oldukları olağan katlanma ve hoşgörü sınırını aşan bir taşkınlığın bulunup bulunmadığını saptama, zararı giderici önlemlerden en uygununu bulma, kaçınılmaz müdahaleleri yapmak suretiyle özverileri denkleştirme durumundadır. Bunun içinde zararın niteliği, kapsamı ve ne surette giderileceği yönünde tarafların tüm delilleri toplandıktan, gerektiğinde yerinde keşif yapıldıktan sonra uzman bilirkişilerden bilim ve tekniğe uygun gerekçeli rapor alınması zorunludur. Hal böyle olunca; Fen Bilirkişinin 15/07/2011 tarihli rapora ekli krokisinde 118 ada, 2 parsel içerisinde kalan ve yeşil ile renklendirilen 0.86 m²'lik kısım bakımından da zilyetliğe dayalı iptal ve tescil isteğinde bulunulduğuna göre anılan taşınmazda paydaş olduğu anlaşılan davalı Ali Vural yanında diğer paydaş Senem Gürlevik'in de davada yer almasının sağlanması, mahallinde konunun uzmanı aralarında Ziraat Mühendisi ve Halk Sağlığı uzmanının da bulunduğu bilirkişi heyeti aracılığıyla keşif yapılması, öncelikle davacı lehine zilyetlikle mülk edinme koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin, tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda toplanan ve toplanacak delillerin, tanık anlatımlarının değerlendirilmesi, komşuluk hukuku bakımından ise yolda kalan bölüm dışında davalı tarafından dikildiği bildirilen meyve ağaçları ile davacının evine ve sağlığına zarar verdiği iddia edilen kavak ve selvi ağaçlarının konumlarının denetime ve infaza elverişli krokili rapor ile belirlenmesi, ağaçların davalı tarafından dikildiğinin saptanması halinde yukarıda açıklanan ilke ve olgular doğrultusunda davacının bir zararının doğup- doğmadığının duraksamaya yer bırakmayacak şekilde ortaya konulması, komşuluk hukukuna aykırılık bulunduğu kanaatine varılması halinde bu aykırılığın öncelikle alınabilecek önlem ve önlemlerle giderilip- giderilemeyeceğikonusunda uzman bilirkişilerden rapor alınması, uyuşmazlığın alınabilecek önlemlerle giderilebileceğinin anlaşılması halinde olaya en uygun önlemin seçilmesi, aksi taktirde yıkım hususunun düşünülmesi, yıkıldığı iddia edilen taş duvardan kaynaklı zararın tazmini isteğinden vazgeçildiği hususunun gözetilmesi, varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmesi isabetli değildir.Davacının bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 07.11.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.