Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1516 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 12174 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ : KOZAN 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 23/11/2011NUMARASI : 2008/361-2011/614Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davalılar birleşen davanın davacıları vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Davacı, çekişme konusu taşınmazı 05.10.1991 tarihinde harici satış senedi ile alarak üzerine iyi malzeme kullanarak yapılaştığını, davalılar ile anlaşmaya çalıştığını ancak sonuç alamadığını, yapı değerinin arsa değerinden fazla olduğunu ileri sürerek, takdir edilecek arsa bedelinin ödenmesi karşılığında tapu iptal ve tescil istekli eldeki davayı açmış, davalılar ise arsa bedelinin ödemesi halinde devir yapmaya hazır olduklarını belirterek, davanın reddini savunmuşlar, birleşen davaları ile de; çekişme konusu yere davalının haksız yere elattığını ileri sürerek, elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisile karar verilmesini istemişlerdir.Mahkemece, çekişme konusu taşınmazın satışının resmi şekilde yapılmadığı gerekçesi ile davacının davasının reddine, birleşen dava yönünden, imar uygulaması neticesinde çekişmeli yapının tecavüzlü hale geldiği ve zararın ödenmeyeceğinin beyan edildiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 372 ada 5 nolu imar parselinin, davalı -birleşen dosyadan davacıların miras bırakanı M. K. O.adına 24.02.2004 tarihinde imara istinaden kayıtlı olduğu, bu imar parselinin 235 nolu kadastral parselden geldiği ve uygulama sırasında 181 nolu kadastral parsel içerisinden yer verildiği, davacı A. Ç.'in gerek imar parseli gerekse geldi kadastral parseller ile kayıtttan ve mülkiyetten kaynaklanan bir hakkının bulunmadığı anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere; yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz'ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus M.K.nun 684. maddesinde açıkca vurgulanmıştır. Ne var ki, yürürlükten kalkmış olan 6785 sayılı yasanın l605 sayılı yasa ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3l94 sayılı imar yasasının l8. maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı yada ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır. Diğer taraftan zeminin maliki olan kişinin taşınmazı bizzat kullanma yetkisi sınırlanmış, ayrılmaz parça (mütemmim cüz) durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücü özel yasa ile kısıtlanmıştır. 298l Sayılı Yasanın 3290 Sayılı Yasa ile değişik l0/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir. Gerçekten, bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İşte bu nedenle yukarıda değinildiği gibi yasa koyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur. Bu ilkeler karşısında; davacı A.'nin kadastral parselde mülkiyetten kaynaklanan veya kişisel bir hakkının bulunması halinde yapılaşması ile ilgili olarak bir elatma davası veya yıkım davasına muhatap olması durumunda ancak 3194 sayılı Yasanın 18. maddesinde öngörülen kaim bedele hak kazanacağı açıktır. Ne var ki somut olayda; davacı A.Ç.in 05.10.1991 tarihli harici gayrimenkul satış senedi ile taşınmazı satın aldığı K.B.ın çekişme konusu imar parseli ve 181 nolu kadastral parsel kayıtları ile ilgisinin sağlanamadığı, bu kişinin 181 nolu kadastral parselde mülkiyetten kaynaklanan hakkının bulunmadığı görüldüğüne göre, davalı A.Ç.'in 3194 sayılı Yasanın 18. maddesi ile 2981/3290 sayılı Yasanın 10/c maddesinde öngörülen kaim bedelden istifade edemeyeceği tartışmasızdır. O halde; TMK'nın 683. maddesinin davalı birleşen dosya davacılarına tanıdığı mülkiyet hakkına değer verilmek suretiyle elatma, yıkım ve ecrimisil istekleri bakımından bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile birleşen davanın reddine karar verilmiş olması doğru değildir. Davalılar-birleşen dosyadan davacılar vekilinin belirtilen nedenlerle temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 07.02.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.