Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1515 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 16072 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ : ERZİN ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 30/12/2003NUMARASI : 1995/117-2003/240Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen Ek karar tereke temsilcisi U.G. mirasçıları vekilince yasal süre içerisinde duruşma istemli temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, duruşma isetği dava değeri yönünden reddedildi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava, ketmi verese hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin olup, mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar, davacılar vekili tarafından süresinde duruşma istemli temyiz edilmiş, mahkemece 22.12.2010 tarihli ek karar ile " temyiz posta giderlerinin tamamlanması konusunda 01.12.2010 tarihinde tebliğ olunan muhtıraya rağmen yasal süre içerisinde eksikliğin tamamlanmadığı " gerekçesiyle temyiz isteğinin reddine karar verilmiştir.Davacı U.G.in evrak arasına alınan veraset ilamına göre karardan ve temyiz dilekçesinin verilmesinden sonra 14.10.2007 tarihinde öldüğü ve temyiz masraflarının tamamlanması yönünde tebligatın gönderildiği tarihte ve ek kararın tebliğ edildiği tarihte vekilin vekalet görevinin sona erdiği, mirasçılarına ise karar ve ek kararın tebliğ edilmeden işlem yapıldığı görülmektedir. O halde, davacı U. G.yönünden yerel mahkemece verilen temyiz isteğinin reddine ilişkin ek karar yerinde değildir. Bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, mahkemenin 22.12.2010 tarihli ek kararın davacı U.G.yönünden ortadan kaldırılmasına karar verilerek işin esasının incelenmesine geçildi.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden, davacılar, çekişme konusu 116 parsel sayılı taşınmazın 150/600 payının ölü İ. oğlu H. mirasçıları adına kayıtlı olduğunu, sözkonusu payın, İbrahim oğlu Halil'in bir kısım mirasçıların ketmedildikleri veraset ilamı ile yalnızca mirasçılardan S., V., N., G.ve M. adına intikal ettirildiğini, onların da paylarını kötüniyetli olan ve durumu bilen diğer davalılara sattıklarını, hasımlı veraset ilamı almak için dava açtıklarını ve davanın halen derdest olduğunu, öte yandan çekişme konusu taşınmazın satış suretiyle ortaklığının giderilmesine karar verildiğini ileri sürerek, ketmedildikleri veraset ilamı ile intikal gören payın iptal ve tescil istekli eldeki davayı açtıkları, yargılama sırasında kök miras bırakanın terekesine davacılardan U. G.'in temsilci olarak atandığı görülmektedir.Gerçekten de; çekişme konusu 116 parsel sayılı taşınmazda ölü İ. oğlu H.mirasçılarının 150/600 pay maliki oldukları, 30.12.1991 tarihinde Adana 4. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 19.12.1991 tarih, 1991/1225 Esas, 1991/736 Karar sayılı veraset ilamı kullanılarak mirasçıları G.U. N. K.S.A. S. G.V.Ç.ve M.D. adına intikalin yaptırıldığı, S. A. haricindeki mirasçıların paylarını aynı tarihte bir sonraki yevmiye numarası ile davalı A.V.İ.'ya onunda bir kısım payını aynı tarihte bir sonraki yevmiye numarası ile taşınmazda paydış olan davalı A.Y.'a, bir kısım payını 14.01.1992 tarihinde yine H. Ç.'e satış suretiyle temlik ettiği, hasımlı görülen Erzin Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 09.03.1998 tarih, 1997/79 Esas, 1998/23 Sayılı kararı ile, temlike dayanak Adana 4. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 19.12.1991 tarihli veraset ilamının iptal edilerek 1305 tarihinde ölen miras bırakan H.'in mirasçılarının yeniden belirlendiği, anılan kararın temyiz edilmeden kesinleştiği ve bu ilamda davacıların da mirasçılar arasında gösterildikleri anlaşılmaktadır. Hemen belirtmek gerekir ki; Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli hakkındaki 4722 sayılı Yasanın 17. maddesi hükmü uyarınca mirasçılık ve mirasın geçişi, miras bırakanın ölüm tarihinde yürürlükte olan hükümlere göre belirlenir. Somut olayda; kök miras bırakan İ. oğlu H.'in veraset ilamına göre 1305 tarihinde öldüğü ve bu tarih itibariyle Medeni Kanun yürürlükte olmadığına göre, elbirliği mülkiyeti bulunmayıp paylı mülkiyet sözkonusu olduğu ve terekeye temsilci tayini gerektirmediği halde, terekeye temsilci tayin ettirilmek suretiyle sonuca gidilmiş olması doğru değildir. Kaldi ki, elbirliği mülkiyeti sözkonusu olsa bile, mirasçıların birbirlerine karşı açacakları davalarda kural olarak TMK'nın 640. maddesinin işletilmesine gerek olmadığı da açıktır. Öte yandan, iptal ve tescili istenen paydan, 25/512 payın miraşçılardan H.kızı S. Aykaç adına kayıtlı olduğu ve anılan bu paydaşın kök murisin veraset ilamına göre ölü olduğu anlaşıldığı halde, mirasçılarının davada yeralmaları sağlanmadan sonuca gidilmiş olması da isabetsizdir. Hal böyle olunca; H.kızı S. A.mirasçılarının davada yeralmalarının sağlanması, taraf teşkiline ilişkin usulü eksiklikler giderildikten sonra, diğer davacılar yönünden verilen kararın kesinleştiği gözetilmek suretiyle, davacı U.G.in talebi yönünden varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, değinilen hususlar gözardı edilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir. Davacı U. G. mirasçıları vekilin temyiz itirazları belirtilen nedenlerle yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlere hasren (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 07.2.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.