Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 15141 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 21331 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : SEFERİHİSAR ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 02/07/2013NUMARASI : 2010/102-2013/180Taraflar arasında görülen tapu iptal ve tescil davası sonunda yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 30.09.2014 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat A. Ü. geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilenler vekili Avukat gelmedi yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:-KARAR-Dava; muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptal ve tescil olmadığı taktirde ise tenkis isteğine ilişkin olup, mahkemece; davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.Davacı dava dilekçesinde; mirasbırakan A. A. tarafından davalılara yapılan temliklerin diğer mirasçılardan mal kaçırmak amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmış, davalılar ise savunmalarında; muris A.A.'ın 1998 tarihinde muhtemel tüm mirasçılarının katılımı ile hazırladığı tarihsiz, "feragatname " başlıklı belge ile ada ve parsel sayıları belirtilmeksizin tüm malvarlığını paylaştırdığını, bir kısım mirasçıya paylarına düşen taşınmazları tapuda satış yoluyla temlik ettiğini, bir kısım mirasçıya da paylarına düşen taşınmazları doğrudan 3. kişilere satış yoluyla devredip satış bedelini verdiğini, davacının da payına düşen taşınmazların 3. kişilere satışından elde edilen bedelini aldığını, dava açmakta iyiniyetli olmadığını bildirmişler, mahkemece yapılan araştırma ve inceleme sonucunda; savunmaya itibar edilerek temliki işlemde muvazaa olgusunun gerçekleşmediği, paylaştırma amacının güdüldüğü sonucuna varılarak davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; mirasbırakan A. A.'ın 15/11/2006 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak eşi Ş. A. ve çocukları G .Z.i ile kendisinden önce ölen kızı Zekiye'den olma torunları Ali ve Şükrü ile kızı Birgül'den olma torunları Sami, Salih ve İnci'yi bıraktığı, davacının murisin torunu Ali ve davalıların ise kızı Gülten ile oğlu Zeki'den olma torunu Hakan olduğu, murisin kayden maliki bulunduğu .. ve .. parsel sayılı taşınmazlarının çıplak mülkiyetini, 27/09/2001 tarihli satış akdiyle davalılara mütesaviyen temlik ettiği anlaşılmaktadır.Gerçekten de; muris A.A.'ın, eşi dahil tüm mirasçılarının katılımı ile hazırladığı "feragatname" başlıklı belgede, tüm malvarlığının, muhtemel mirasçıları arasında ada ve parsel numarası belirtilmeden paylaştırdığı, fotokopi olarak sunulan, tarihsiz sözleşmede tüm mirasçıların imzalarının yer aldığı, daha sonra 2001 tarihli temliklerle bir kısım taşınmazların muris tarafından bizzat üçüncü kişilere satış yoluyla devredildiği, bir kısım taşınmazların ise mirasçılardan oğlu, Zeki Atay ve kızı G.. T..'a satış yoluyla temlik edildiği, bir kısım taşınmazın da halen muris adına kayıtlı olduğu görülmektedir.Hemen belirtilmelidir ki; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (nitelikli-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve l.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere; görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., 6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nun 237. (818 s. Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki kişisel ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır. Öte yandan miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 01.04.1974 tarihli, 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur. Ne var ki; mahkemece gerek yukarıda açıklanan ilkeler gözetilmek suretiyle mirasçılar arasında denkleştirme yapılıp- yapılmadığı, davalıların savunmasının dayanağını teşkil eden ve mahkemece de itibar edilen "feragatname "başlıklı belgenin geçerli olup olmadığının tartışılmadığı, bu belgenin zeminde uygulanarak hangi ada ve parsellere tekabül ettiği, taşınmazlar kimin adına kayıtlı olduğu, muris tarafından yapılmış bir temlik bulunup bulunmadığı, üçüncü kişilere yapılan temlikler sonucu elde edilen satış bedellerinden hangi mirasçı ya da mirasçıların yararlandırıldığı, tüm mirasçılara yapılmış bir temlikin bulunup- bulunmadığı konularında hükme elverişli ve yeterli bir araştırma, inceleme ve değerlendirme yapıldığını söyleyebilme olanağı bulunmamaktadır.Hal böyle olunca, öncelikle davalıların savunmasının dayanağını teşkil eden "feragatname " başlıklı belge aslının taraflardan temin edilmesi, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 676. maddesindeki düzenlemeye göre "..yazılı olması ve tüm mirasçıların imzalarını taşıması koşuluyla başkaca şekil şartı aranmaksızın yapılan paylaşım sözleşmesinin mirasçılar bakımından bağlayıcı olacağı" hükmü gözetilerek, anılan belgeye TMK'nin 676. maddesi kapsamında geçerlilik tanınıp- tanınmayacağının değerlendirilmesi, gerek davalılara gerekse dava dışı tüm mirasçılara bu sözleşme kapsamında temlik yapılıp-yapılmadığının belirlenmesi, gerekirse sözleşmenin zemine uygulanarak ada ve parsellerinin saptanması, mirasbırakandan tüm mirasçılarına intikal eden taşınmaz mallar ve kazandırmaların araştırılması, muris tarafından üçüncü kişilere satılıp, bedelinin davalılara verildiği iddiası üzerinde durulması, lehine kazandırmalarda bulunulan mirasçıların ve bu kazandırmaların saptanması, tapu kayıtları, temliklere ilişkin akit tabloları ve varsa dayanak belgelerin mercilerinden getirtilmesi, her bir mirasçıya nakledilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınması, böylece yukarıda değinilen anlamda bir paylaştırma kastının bulunup-bulunmadığı hususunun toplanan ve toplanacak delillerle duraksamaya yer bırakmayacak şekilde açıklığa kavuşturulması öteyandan davacı tarafından mirasçılardan Zeki Atay aleyhine aynı hukuksal nedenlerle açılan Seferihisar Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/103 Esas ve 2013/181 Karar sayılı dava dosyasının birlikte değerlendirilmesi için karar bozulmalıdır.Davacının temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle hükmün anılan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.12.2013 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 1.100.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenlerden alınmasına, 30.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.