MAHKEMESİ: RİZE SULH HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 12/02/2013NUMARASI: 2012/417-2013/167Yanlar arasında görülen tapu kaydında düzeltim davası sonunda, yerel mahkemece dava konusu 132 parsel yönünden talebin reddine, diğer parseller yönünden kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Talep, tapu kaydında düzeltim isteğine ilişkindir. İlgili Tapu Müdürlüğü, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, dava konusu 132 parsel yönünden talebin reddine diğer parseller yönünden kabulüne karar verilmiştir.Hükmü, ilgili Tapu Müdürlüğü vekili temyiz etmiştir.Taşınmazların, kadastro tespiti ya da tapuya tescili sırasında mülkiyet hakkı sahibinin adı, soyadı, baba adı gibi kimlik bilgilerinin kayda eksik ya da hatalı işlenmesi, kayıt düzeltme taleplerinin kaynağını oluşturur. Bu tür işlerde kimlik bilgileri düzeltilirken, taşınmaz malikinin değişmemesi, diğer bir anlatımla mülkiyet aktarımına neden olunmaması gerekir.Bu tür işler, 6100 sayılı HMK’nin 382/9-ç maddesi gereğince çekişmesiz yargı usulüne göre sulh hukuk mahkemesinde ve taşınmazın aynına ilişkin bulunduğundan, aynı Kanunun 12. maddesi uyarınca taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde görülür ve işin niteliği itibarıyla maktu harç alınır. Tapuda kayıt düzeltilmesi ve tespit taleplerini, tapu maliki ile mirasçıları isteyebilir.Bunun yanı sıra, 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren Türk Medeni Kanununun 702. maddesinin son fıkrası gereğince ortaklardan her birinin topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabileceği ve bu korumadan bütün ortakların yararlanabileceği öngörüldüğünden elbirliği mülkiyetinde, ortaklardan her hangi biri de tek başına tapuda murisin kimlik bilgilerinin düzeltmesini isteyebilir. Ayrıca bu işlerin, bir başka dava nedeniyle verilen yetkiye dayanılarak açılması da mümkündür. Böyle bir yetki verildiğinde yetkiye dayanarak talep eden kişinin takip yetkisi vardır.HMK'nin geçici birinci maddesi gereğince “Bu Kanunun yargı yolu ve göreve ilişkin hükümleri, Kanunun yürürlüğe girmesinden önceki tarihte açılmış olan davalarda uygulanmayacağından” kanunun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonra yapılan taleplerin tapu müdürlüğüne ilgili sıfatıyla yöneltilerek yapılması gerekir. Bu tür işlerde mahkemece sağlıklı bir inceleme yapılmalı ve kayıt maliki ile ismi düzeltilecek kişinin aynı kişi olduğu kuşkuya yer vermeyecek şekilde saptanmalıdır. Bu saptama yapılırken de aşağıda açıklanan yöntem izlenmelidir:1-Kimlik bilgilerinde düzeltme yapılması veya tespiti istenen talep konusu taşınmazların tapu kayıtları (ilk tesis ve tedavülleriyle) ve kadastro tutanakları (tespit ve tescile esas alınan tüm dayanak belgeleriyle) ayrıca taşınmazlar kadastrodan sonra edinilmişse buna ilişkin tüm belgeler ile birlikte getirtilmelidir.2-Nüfus müdürlüğünden, talep konusu taşınmazların tapu kayıtlarında malik olarak görünen kişi ile aynı kimlik bilgilerine sahip bir başka kişi veya kişilerin nüfus kayıtlarında bulunup bulunmadığı araştırılmalı, mevcut ise bu kişi veya kişiler duruşmaya çağrılarak telep konusu taşınmazlarda mülkiyet hakkı iddiaları bulunup bulunmadığı kendilerinden sorulmalı, kaydı düzeltilecek kişilerin nüfus kayıtları, tapu kayıtları ve dayanakları ile bağlantı kurulacak şekilde incelenmelidir.3-Taşınmazın bulunduğu yerleşim yerinde zabıta aracılığı ile kayıt maliki ile aynı ismi taşıyan başka kişi veya kişilerin bulunup bulunmadığı da araştırılmalıdır.4-İstem konusunda tanıklar dinlenmelidir. 5-Tüm bu araştırmalar sonucu hâlâ kesin bir kanaat oluşmamış ise mahallinde keşif yapılarak; tanıklar ve varsa tespit bilirkişileri taşınmaz başında dinlenmelidir.Açıklanan bu hususlar çerçevesinde yapılacak inceleme ve araştırma sonucu, tapu ve nüfus bilgileri arasında bağlantı ve tutarlılık sağlandığında talebin kabulü yoluna gidilmelidir.Talebin niteliği gereğince, yargılama harcı ve vekâlet ücreti maktu olarak belirlenmelidir.Tapu müdürlüğü ilgili sıfatıyla yasal hasım olduğundan yargılama giderlerinden ve yargılama giderlerinden olan vekalet ücretinden sorumlu tutulmamalıdır.Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında;davacının 21, 55, 69, 80 ve 132 parsel sayılı taşınmazlarda kayıt maliki olarak görünen H.’nın mirasbırakanı olduğunu, tapu kayıtlarında soyadının yazmadığını ileri sürerek tapu kaydında düzeltim kararı verilmesini istediği, 21, 55, 69 ve 80 parsel sayılı taşınmazların tapu kaydında A.kızı H.'nın malik olarak görünmesine karşı 132 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydında malik olarak görünmediği, talebin kabulüne karar verilen 21, 55, 69 ve 80 parsel sayılı taşınmazların tedavül kayıtlarında taşınmazların A.'in ölümü üzerine evlatları H., H., F. ve H..'ya intikal ettiği açıklanmak suretiyle tespitlerinin yapıldığı görülmektedir.Ne var ki, mahkemece talebin kabulüne karar verilen parseller yönünden taşınmazların tedavül kayıtlarında tapu malikine atalarından kaldığının yazılı olmasına rağmen tapu maliki A.kızı H.’nın üst soyunu ve kardeşlerini gösterir şekilde nüfus kayıtlarının getirtilerek tapu kaydı denetlenmediği reddine karar verilen parsel yönünden de davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmediği anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, tapu maliki A. kızı H.’nın üst soyunu ve kardeşlerini gösterir şekilde nüfus kayıtlarının getirtilerek tapu kaydının denetlenmemesi ve redde karar verilen parsel yönünden de davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmemiş olması doğru değildir.Davalı vekilinin temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerle(6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 04.11.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.