Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 14972 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 10836 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : İSTANBUL 14. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 26/04/2011NUMARASI : 2010/826-2011/179Yanlar arasında birleştirilerek görülen elatmanın önlenmesi ve ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı Turkcell İletişim Hizmetleri A.Ş. tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Asıl dava, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil, birleşen dava ise elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.Davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen kararın, Yargıtay 3. Hukuk Dairesince asıl ve birleşen davalar bakımından ayrı ayrı hüküm kurulmayarak infazda tereddüt uyandıracak şekilde karar verilmiş olmasının doğru olmadığı gerekçesi ile bozulması üzerine, mahkemece bozma kararına uyularak asıl davada elatmanın önlenmesi isteği bakımından dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına, davacılar İbrahim Mollaoğlu ile E..D..'ın açtıkları davanın aktif husumet ehliyetleri olmadığından reddine, ecrimisil isteğinin kısmen kabulüne, birleşen davada ise ecrimisil isteğinin kısmen kabulüne, fazla ve diğer isteklerin reddine karar verilmiştir.Bilindiği üzere; tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten, son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin, 6100 sayılı HMK' nın 298. (1086 sayılı HUMK' nun 388.) maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte tam olarak yazması ve hüküm sonucunu 6100 sayılı HMK' Nın 297/2. (1086 sayılı HUMK'nun 389.) maddesinde öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır.Ne var ki, uygulamada 1086 sayılı HUMK'nın 381.maddesinin son fıkrasının 6100 sayılı HMK'nın 294.maddesinin getirdiği ayrıcalığa dayanılarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağı geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.İşte bu gibi hallerde, tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın l4l. maddesi ile HUMK' nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz. Somut olayda, yukarıda değinilen ilke ve yasa hükümleri ile hükmüne uyulan bozma kararı gözardı edilerek; kısa kararda dava ve taleplerden her biri bakımından taraflara yüklenen borç ve tanınan haklar açıklanmaksızın sadece “davanın kısmen kabul, kısmen reddine '' şeklinde karar verildikten sonra, kısa kararla çelişkili olacak şekilde gerekçeli karar yazılması doğru olmadığı gibi, bu husus yargılamanın aleniyeti ilkesine de aykırıdır. Keza, gerekçeli kararın birleşen davaya ilişkin hüküm kısmı da davalılara yüklenen borçlar bakımından açık değildir. Birleşen dava birden çok davalı aleyhine açılmış olup, hangi davalı hakkında ne şekilde karar verildiği hükümde belli değildir.Davalının bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün l0.4.l992 gün, l992/7 Esas, l992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 01.11.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.