Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 14927 - Karar Yıl 2012 / Esas No : 11615 - Esas Yıl 2012
MAHKEMESİ : PAZARCIK SULH HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 13/12/2011NUMARASI : 2010/826-2011/764Yanlar arasında görülen elatmanın önlenmesi davası sonunda yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla; dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava, çaplı taşınmaza el atmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Toplanan deliller ve tüm dosya içeriğinden; davacının, kayden maliki olduğu 351 ada 9 sayılı parselin 39.87m²'lik bölümüne davalının müdahale ettiğini ileri sürerek eldeki davayı açtığı, yapılan keşif sonucu düzenlenen fen bilirkişisinin 25.04.2011 havale tarihli rapor ve krokisinde; davacının kayden maliki olduğu 351 ada 9 sayılı parselin dava dışı 351 ada 10 sayılı parsele tecavüzlü olduğunun bildirildiği; anılan fen bilirkişisinin 30.06.2011 havale tarihini taşıyan ek raporunda ve krokisinde, 351 ada 8 no'lu parsel maliki tarafından dava konusu 351 ada 9 no'lu parselin krokide (B) harfiyle gösterilen 40,48 m²'lik kısmına bahçe yapmak suretiyle müdahalede bulunduğunun ifade edildiği; inşaat bilirkisinin 06.06.2011 havale tarihli raporunda ise, 8 sayılı parselden 9 nolu parsele tecavüz olup olmadığı hususunda fen bilirkişi raporunda açıklık olmadığından hesap yapılamadığının belirtildiği, bu itibarla, raporların kendi içinde çelişkili olduğu anlaşılmaktadır.Çaplı taşınmaza elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle çap kaydının yada kayıtlarının getirtilerek tarafların tüm delilleri toplanılmalı, dosya keşfe hazır hale geldikten sonra yapılacak uygulamada çekişmeli yer ile yanların ellerinde bulunan kısımların sınırları tarafların ortak beyanlarına göre açıklığa kavuşturulmalı, gerektiğinde bu yön taşınmaz başında dinlenecek yerel bilirkişi ve tanık sözleri ile kuşkuya yer bırakmayacak biçimde saptanmalıdır. Daha sonra belirlenen bu durum göz önünde tutularak hazır bulundurulan kadastro fen memuru veya mühendisi sıfat ve yeteneğini taşıyan uzman bilirkişi veya bilirkişilere kadastro sırasında konan nirengi noktalarından, bunlar yoksa hem paftada hem arazide mevcut sabit noktalardan yararlanılarak takometrik aletlerle kadastral yöntemlere uygun biçimde ölçüm yaptırılmalı; bilirkişilerden uygulamayı yansıtan, infazı sağlamaya yeterli ve özellikle davacı tarafın taşınmazına bir tecavüzün bulunup bulunmadığını varsa miktarını açıkca gösteren kroki ve rapor alınmalıdır. Ne varki, somut olayda değinilen ilkelere uygun ölçüm yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.Hal böyle olunca; yerinde yeniden keşif yapılmak suretiyle yukarıda değinilen ilkeler uyarınca ölçüm yapılarak davacı taşınmazına bir müdahale olup olmadığının saptanması keşfi izlemeye, infazı sağlamaya elverişli rapor ve kroki düzenlettirilmesi ve varılacak sonuç çerçevesinde karar verilmesi gerekirken; çelişkili raporlara itibar edilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davalının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 12.12.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.