Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1491 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 14808 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ : ARAPGİR ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 21/07/2011NUMARASI : 2008/19-2011/40Yanlar arasında görülen elatmanın önlenmesi ve ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar, davalılar S.ve Z.tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, dosya incelendi, Tetkik Hakimi ’in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü:Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava dilekçesiyle 8, 28, 1373, 1430, 1451, 1471 ve 1865 parsel sayılı taşınmazların dava konusu edildiği ve bunlardan 1451 ve 1471 sayılı parsellerin dava dışı kişilere ait olduğu, diğer parsellerin ise paylı mülkiyet üzere olup, davacının kayden paydaş bulunduğu, davalıların ise kayıttan ve mülkiyetten kaynaklanan bir haklarının bulunmadığı; davacının 16.10.2008 tarihinde sunduğu dilekçeyle, 1451 ve 1471 sayılı parselleri dava dilekçesinde yanlışlıkla gösterdiğini belirterek, esas dava konusu ettiği parsellerin 8, 28, 1373, 1430, 1865, 46, 17, 933, 1431 ve 1435 sayılı parseller olduğunu bildirdiği; daha sonra 28.05.2010 tarihinde yapılan keşif sırasında da, 8, 28, 46, 933, 17 sayılı parseller hakkındaki davasından feragat ettiği mahkemece de, feragat edilen parseller bakımından davanın reddine, 1373, 1430, 1431, 1435 ve 1865 parsel sayılı taşınmazlara ilişkin elatmanın önlenmesi davasının kabulüne, ecrimisil isteğinin ise reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. Hemen belirtilmelidir ki; 04.02.1948 tarih 10-3 Sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere; bir dava açıldıktan sonra sebebinde, konusunda, delillerde ve diğer usule ilişkin işlemlerde ıslah yapılması mümkündür. Kaldı ki, 1086 Sayılı HUMK.nun 185/2. maddesinde karşı tarafın rızası olmaksızın ıslah yoluyla davanın değiştirilebileceği kabul edilmiştir.Diğer taraftan; davacı davasını tamamen (kamilen) ıslah ettiğinde, ıslahın tebliğ tarihinden itibaren 3 gün içinde yeni bir dava ikame etmesi gerektiği kuşkusuzdur. Bu süre zarfında yeni bir dava açılmadığı takdirde aynı madde hükmü gereğince davanın iptaline karar verilmesi gerekir. (HUMK. 88). Yine, aynı yasanın 89. maddesi “ davasını tamamen ıslah eden müddei iptal tarihinden itibaren 3 ay zarfında yeniden dava ikame eylemezse davasından feragat etmiş addolunur.” hükmünü öngörmektedir. Karardan sonra 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı HMK.nun 176 ilâ 182. maddelerinde de ıslah müessesesi düzenlenmiştir.Öyleyse, anılan yasal düzenlemeler somut olay açısından değerlendirildiğinde, davacının davasını tamamen veya kısmen ıslahına engel bir yasa hükmü bulunmamaktadır.Ne var ki, eldeki davada bu yönde yukarıda tarihi belirtilen bir dilekçe verilmiş ise de; bu dilekçe yöntemine uygun bir biçimde ve süresinde harçlandırılmamış, ıslah gereği diğer masraflar da yerine getirilmemiştir.O halde, olayda yöntemine uygun bir ıslahtan sözetme olanağı yoktur. Başka bir ifadeyle, dava dilekçesinde yer almayıp da, anılan dilekçe ile dava konusu haline getirilen taşınmazlar bakımından usulüne uygun açılmış bir dava söz konusu değildir.Yine öncelikle vurgulanmalıdır ki; eldeki dava, dava dilekçesinde istenilen ecrimisil miktarı üzerinden harçlandırılarak açılmış, elatmanın önlenmesi isteği yönünden ise herhangi bir değer belirtilmemiş ve yargılama sırasında da anılan talep bakımından harç tamamlanmamış, sadece 21.07.2011 karar tarihinde ıslah harcı adı altında maktu harç yatırılmış ve mahkemece de ne şekilde tespit edildiği açıklanmayan ve anlaşılamayan biçimde toplam 376.-TL ilam harcı tahsiline karar verilmek suretiyle neticeye gidilmiştir. Oysa, iddianın içeriği ve ileri sürülüş biçiminden davanın taşınmaz malın aynına ilişkin olduğu ve konusunu oluşturan hakkın para ile değerlendirilmesinin mümkün bulunduğu açıktır. Bu tür bir davada, HUMK'nun 413 ve 492 Sayılı Harçlar Kanununun 16.maddesi uyarınca dava değerinin ve buna göre alınacak harcın elatılan yerin değeri ile talep edilen ecrimisil toplamından elatmanın önlenmesi isteğinin yanında yıkım isteği de varsa dava değeri elatılan yerin değeri ile yıkımı istenilen yapı değerinin toplamından (4.3.1953 tarih 10/2 Sayılı İ.B.K.) ibaret olacağı kuşkusuzdur. Başka bir ifade ile, elatmanın önlenmesi davaları Harçlar Yasasının 16. maddesi uyarınca nispi harca tabi olup, harç ikmali yapılmadan davanın sürdürülmesi olanaksızdır.Öte yandan, Harçlar Kanunu harç alınması veya tamamlanmasını yanların isteklerine bırakmamış, değinilen yönün mahkemece kendiliğinden (re'sen) gözetilmesini ve harcın yatırılmaması halinde de ne gibi bir mukteza tayin edileceğini 30.ve 32.maddelerinde hükme bağlamıştır.Hal böyle olunca, dava dilekçesindeki taşınmazlara ilişkin elatmanın önlenmesi isteği bakımından dava değeri belirlenerek harç ikmalinin sağlanması, ondan sonra işin esası bakımından bir hüküm kurulması gerekirken, anılan husus göz ardı edilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir. Davalılar S. ve Z.’in temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenlerine göre sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 07.02.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.