Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 14898 - Karar Yıl 2012 / Esas No : 6931 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ : KÜÇÜKÇEKMECE 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 27/12/2011NUMARASI : 2009/551-2011/1001Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil, tazminat olmadığı takdirde alacak davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 11.12.2012 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat B... E... geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilenler vekili Avukat gelmedi yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:Dava, tapu iptali ve tescil ile alacak, olmadığı takdirde tazminat isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillere göre; dava konusu 2437 parsel zemin kat 10 bağımsız bölüm nolu mesken nitelikli taşınmazın kayden davalılara ait iken, 02.08.2005 tarihinde satış suretiyle davacıya temlik edildiği ve yargılama sırasında da 08.06.2011 tarihinde el değiştirerek üçüncü kişi adına kaydedildiği anlaşılmaktadır.Davacı, çekişmeli taşınmazı konut kredisi ile satın aldığını ve içerisinde oturmaya başladıktan sonra binada ciddi çatlaklar meydana gelmesi ve binanın yıkılma tehlikesi nedeniyle belediyece mühürlenmesi üzerine kiraya çıkmak zorunda kaldığını, davalıların anılan dairenin ayıplarını gizleyerek satış akdinin şartlarında hile ile yanıltarak işlem yapılmasını temin ettiklerini, davalılar tarafından kandırıldığını, apartman yönetiminin de binanın güçlendirilmesi yönünde karar aldığını ve belirlenen bedelin tahsiline başladığını ileri sürerek, tapu iptali ve davalılar adına tescil ile satış bedelinden şimdilik 25.000.-TL.'sının yasal faiziyle tahsili, olmadığı takdirde güçlendirme bedeli ve kira ödemelerinin tazmini isteğiyle eldeki davayı açmış, bilahare 20.06.2011 tarihli dilekçesiyle, tapu iptal ve tescil talebinden feragat ettiğini bildirmiş; mahkemece, binanın ruhsatsız ve projesiz kaçak bina olup, davacının bu durumu bilerek satın aldığını, aksinin mümkün olmayacağı, ayrıca bina kaçak olduğundan ve ekonomik değeri bulunmadığından taleplerin yerinde olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Hemen belirtilmelidir ki, davacının asıl isteği olan tapu iptal ve tescil ile alacak davasının feragat nedeniyle reddi ve esasen terditli istek olan ayıplı mal satışından kaynaklanan tazminat talebi bakımından bir karar verilmesi gerektiği açıktır.Öte yandan, binanın imar mevzuatına aykırı olması, başka bir ifade ile kaçak yapı niteliğinde bulunması; 3194 sayılı İmar Kanununu ilgilendirdiği ve anılan yasanın 32 ve 42. maddeleri uyarınca işlem yapılmasını gerektirdiği gibi; mülkiyet hakkının kullanımına ve bu haktan kaynaklanan isteklerin ileri sürülmesine engel teşkil etmeyeceği tartışmasızdır.Öyle ise, gerçekten davalılar tarafından çekişmeli taşınmazın davacıya ayıplı olarak satıldığı ve ayıbın gizlendiğinin kanıtlanması durumunda davalıların bu ayıptan sorumlu olacakları kuşkusuzdur.Bilindiği üzere; 818 sayılı Borçlar Kanununun 194. maddesi "bayi müşteriye karşı mebiin zikir ve vadettiği vasıflarını mütekeffil olduğu gibi maddi veya hukuki bir sebeple kıymetini veya maksut olan menfaatini izale veya ehemmiyetli bir suretle tenkis eden ayıplardan salim bulunmasını da mütekeffildir. Bayi, bu ayıpların mevcudiyetini bilmese bile onlardan mesuldür." biçiminde; bu kanunu yürürlükten kaldıran ve 1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 219 maddesi "satıcı, alıcıya karşı herhangi bir surette bildirdiği niteliklerin satılanda bulunmaması sebebiyle sorumlu olduğu gibi, nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik ayıpların bulunmasından da sorumlu olur. Satıcı, bu ayıpların varlığını bilmese bile onlardan sorumludur" şeklinde düzenleme getirmiştir.O halde, davadaki terditli istek bakımından, iddia ve savunma doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılarak, toplanan ve taplanacak olan delillerin birlikte değerlendirilmesi suretiyle bir karar verilmesi gerekirken, yapının kaçak olduğundan söz edilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması isabetsizdir.Davacı vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.12.2011 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 900.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenlerden alınmasına, 11.12.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.