Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 14865 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 12870 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİLTaraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve miras payı oranında tescil isteğine ilişkindir.Davacılar, mirasbırakanları ........'nin kayden paydaşı olduğu 355, 417, 1172, 761, 760 ve 255 parsel sayılı taşınmazlardaki ¼ payını ara malikler kullanıp satış göstermek suretiyle damadı olan davalıya devrettiğini ,yapılan temliklerin mirasçılardan mal kaçırmak amaçlı ve muvazaalı olduğu ileri sürerek tapu iptal ve miras payları oranında tescil isteğinde bulunmuşlardır.Davalı, temliklerin bedeli karşılığında gerçekleştiğini belirtip davanın reddini savunmuştur.Mahkemece yapılan temliklerin mirasçılardan mal kaçırmak maksatlı olduğunun ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; mirasbırakan ........'nin 255, 417, 1172, 761 ve 760 parsel sayılı taşınmazlardaki ¼ payını 24.01.2006 tarihli akitle dava dışı ...........'a satış suretiyle temlik ettiği, ...........'ın da devraldığı payları 07.03.2006 tarihli akitle mirasbırakanın damadı olan davalıya satış suretiyle devrettiği ayrıca mirasbırakanın 355 parsel sayılı taşınmazdaki ¼ payını davalının da aynı taşınmazdaki 384/3584 payını 23/07/2003 tarihli aynı akitle dava dışı Kamil'e satış suretiyle devrettiği, Kamil'in de mirasbırakan ve davalıdan devraldığı payları 18.03.2004 tarihli akitle davalıya satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır. Hemen belirtilmelidir ki; satışa konu edilen bir malın devrinin belirli bir semen karşılığında olacağı kuşkusuzdur. Semenin bir başka ifade ile malın bedelinin ise mutlaka para olması şart olmayıp belirli bir hizmet ya da emek de olabileceği kabul edilmelidir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 29.4.2009 günlü 2009/1-130 S.K.). Esasen, yukarıda da değinildiği üzere muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların hukuki dayanağını teşkil eden 1.4.1974 günlü 1/2 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında miras bırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma olması halinde uygulanabilirliğinin kabulü gerekir. Başka bir ifade ile murisin iradesi önem taşır.Somut olay yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde; mirasbırakanın 355 parsel sayılı taşınmazdaki ¼ payını devrettiği 23/07/2003 ve 255, 417, 1172, 761 ve 760 parsel sayılı taşınmazlardaki ¼ payını temlik ettiği 24.01.2006 tarihlerinde mal satmaya ihtiyacı olduğunun kanıtlanamadığı, mirasbırakanın ara malikler kullanılmak suretiyle ve kısa aralıklarla taşınmazlardaki paylarını birlikte yaşadığı davalıya devrettiği, ara malik kamil'in davalının dünürü ara malik ...........'ın ise davalının oğlunun arkadaşı olduğu, işlemi gizlemek amacıyla ara malik kullanıldığı, ihtiyacı olmadığı halde mirasbırakanın taşınmazlardaki paylarını satmasını gerektirir makul ve geçerli bir nedenin ispat edilemediği, davalının temliklerin gerçek satış olduğuna ilişkin savunmasını kanıtlayamadığı, mirasbırakanın birlikte yaşadığı damadını kayırmak suretiyle tüm malvarlığını davalıya devrettiği temliklerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu sonucuna varılmaktadır.Hâl böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, delillerin taktirinde yanılgıya düşülerek, yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.Davacılar vekilinin bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.