Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 14860 - Karar Yıl 2012 / Esas No : 10353 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ : ANKARA 8. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 26/04/2012NUMARASI : 2011/178-2012/174Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece,davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava konusu 31123 ada 2 parsel sayılı taşınmazdaki 5 nolu bağımsız bölümün davacı adına kayıtlı iken 20.04.2010 tarihinde ölünceye kadar bakma akdiyle davalıya teemlik edildiği, davacının bakım borcunun davalı tarafından yerine getirilmediğini ileri sürerek eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere; ölünceye kadar bakıp gözetmek sözleşmesi basitçe taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen, bazı yönleri itibarıyla talih ve tesadüfe, ayrıca şekle bağlı bir sözleşme şeklinde tanımlanabilir. Nitekim, söz konusu sözleşme B.K.nun 511. maddesinde, “kaydı hayat ile bakma mukavelesi, sözleşmenin taraflarından birinin diğerine ölünceye kadar bakmak ve onu görüp gözetmek şartıyla bir mamelek yahut bazı malların temlikini iltizam etmesinden ibaret olan bir akit” olarak tarif edilmiştir.Anılan yasanın bu ve devamı maddelerinin açık hükümlerin de belirtildiği gibi ölünceye kadar bakım sözleşmesi ile, bakım alacaklısı sözleşmeye konu olan mamelek veya bazı mallarının mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme, bakım borçlusu da kural olarak bakım alacaklısını kendi ailesi içerisine alıp, ona özenle ölünceye kadar bakıp gözetmek yükümlülüğü altına girer. Hemen belirtmek gerekirki, bakım borçlusunun bakıp gözetmek yükümlülüğü, aksi kararlaştırılmadığı sürece bakım alacaklısını ailesi içerisine alıp, ikametini temin etme yanında, besleme giydirme hastalığında hekime götürüp, gerekli ihtimamı gösterme, manevi yönden her türlü yardım ve desteği sağlama gibi ödevleri de içerisine alır. Kuşkusuz bakım borçlusu yükümlülüklerini yerine getirirken, aldığı malların kıymetine, bakım alacaklısının önceden sahip olduğu içtimai mevkiine ve hakkaniyet kurallarına göre hareket etmek zorundadır. Öte yandan, yükümlülüklerin yerine getirilmemesinin sonuçları BK.nun 5l7. maddesinde açıklanmış sözleşmeden doğan ödevlere aykırılık yüzünden ilişki çekilmez olmuşsa, ya da başka önemli nedenlerle ilişkinin sürdürülmesi aşırı ölçüde güçleşmiş veya olanaksız hale gelmişse taraflardan herbirinin tek yanlı olarak sözleşmeyi fesh etme, verdiği şeyi geri alma hatta karşı tarafın kusurlu olması halinde tazminat isteme hakkı tanınmıştır. O halde, yükümlülüklerini yerine getirmeyen bakım borçlusuna karşı bakım alacaklısı her zaman fesih hakkını kullanabilmekte, fesih geçmişe etkili (makable şamil) olmak üzere sözleşmeyi sona erdirdiğinden verdiği şeyi de geri isteyebilmektedir. Öte yandan, BK.nun 517/son maddesi hükmüne göre; Hakim mukaveleyi feshedecek yerde, iki taraftan birinin talebi ile yahut re’sen artık birlikte yaşamalarına nihayet verip buna mukabil alacaklıya kaydı hayat ile bir irat tahsis edebilir.”Uyuşmazlığın değinilen hüküm (BK.nun 517/son maddesi) uyarınca çözüme bağlanması; bakım yükümlülüğünün bir arada yaşamak suretiyle yerine getirilmesi imkanlarının ortadan kalktığı yada büyük ölçüde sınırlandığı haller için düşünülmelidir. Bunun yanısıra, takdir edilecek irat, yanların özel ve ekonomik durumlarına uygun ve adil olmalıdır.Somut olayda, davacının maliki olduğu taşınmazı davalıya bakım koşulu ile temlik ettiği sabittir. Öte yandan, dosyadaki bilgi ve belgelerden, resmi nikahlı eşinden ayrı yaşayan davacının birlikte yaşamak amacıyla davalıyı Gaziantep'ten getirdiği, bir süre birlikte yaşadıktan sonra davalıyı geri gönderdiği ve resmi nikahlı eşiyle barışarak tekrar birlikte yaşamaya başladıkları ayrıca davacının yeğeninin davalıyı dövdüğünden bahisle kamu davası açıldığı görülmektedir. Tüm bu olaylarda davalıya atfı kabil bir kusurun bulunmadığı, bakım koşulunun ifa edilememesinin de davacının kusurundan kaynaklandığı sonucuna varılmaktadır.Hal böyle olunca, belirlenen olgular, yukarıda açıklanan ilkelerle birlikte değerlendirilerek davacıya uygun bir irad bağlanması yönünde karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu şekilde hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davacı tarafın bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 11.12.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.