Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 14836 - Karar Yıl 2012 / Esas No : 10536 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ: BURSA 6. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 14/05/2012NUMARASI: 2010/183-2012/306Yanlar arasında görülen elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar taraflarca yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil isteğine ilişkindir.Mahkemece; davanın kabulüne karar verilmiştir.Toplanan deliller ve tüm dosya içeriğinden; kayden davacıların ½' şer pay oranında malik oldukları 7 parsel sayılı taşınmaza, davalıların paydaşı olduğu 3 parsel sayılı taşınmaz üzerine yaptıkları binanın bilirkişi raporunda ve krokide gösterildiği şekilde taşkın olduğu anlaşılmaktadır.Elde edilen teknik bilirkişi raporunda taşkınlığın imar uygulaması neticesinde meydana geldiği bildirilmiştir.Bilindiği üzere; yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz'ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus M.K.nun 684. maddesinde açıkca vurgulanmıştır. Ne var ki, yürürlükten kalkmış olan 6785 sayılı Yasanın l605 sayılı Yasa ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3l94 sayılı imar Kanunu'nun 18. maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle, ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş, bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece, yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı yada ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır. Öte yandan, zeminin maliki olan kişinin taşınmazı bizzat kullanma yetkisi sınırlanmış, ayrılmaz parça (mütemmim cüz) durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücü özel yasa ile kısıtlanmıştır. 298l sayılı Yasanın 3290 sayılı Yasa ile değişik l0/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir. Gerçekten, bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İşte bu nedenle yukarıda değinildiği gibi yasa koyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur.Somut olaya gelince; gerek bilirkişi raporu, gerekse yukarıda değinilen ilkeler gözetildiğinde, davalıların kendi kadastral parsellerine yapmış oldukları binanın 3194 sayılı Yasanın 18. maddesi ve 2981/3290 sayılı Yasanın 10/C maddesi uygulaması sonucunda taşkınlığın meydana gelmesi halinde taşkın bölümün kaim bedeli belirlenerek davalı tarafa ödenmek üzere Mahkeme veznesine depo ettirilmedikçe davanın kabul edilmesine olanak bulunmamaktadır. Şayet hadim gayrımenkul üzerinde bulunan taşkın bölümün yıkılması halinde hakim gayrımenkul üzerindeki ana nüveninde yıkılması gerekiyor ise tüm binanın kaim değerinin gözetileceği tartışmasızdır.Ne var ki; mahkemece değinilen hususlar gözardı edilmek suretiyle mutlak olarak elatmanın önlenmesi ve yıkıma karar verilmiş olması isabetsizdir.Diğer tararftan, taşkınlığın ve elatma olgusunun hukuki dayanağı idari işleme dayalı kamusal tasarruftan kaynaklandığı gözetildiğinde davalı tarafın davanın açılmasına sebebiyet verdiğinden de söz edilemez.O halde; yargılama giderlerinden davalı tarafın sorumlu tutulmasına da yasal olanak yoktur.Hal böyle olunca davalının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacının temyiz itirazları yerinde olmadığından REDDİNE, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 10.12.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.