MAHKEMESİ : GEBZE 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 28/05/2010NUMARASI : 2008/489-2010/217Yanlar arasında görülen elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece elatmanın ve yıkım isteminin kabulüne, ecrimisil yönünden ise davanın reddine ilişkin olarak verilen karar taraf vekillerince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 18.02.2011 Cuma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat A... G... İle diğer temyiz eden vekili Avukat S... A... Ç... geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:Dava, el atmanın önlemesi,yıkım ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 179 ada 17 nolu parselin imar uygulamasına tabi tutularak davacının 418 ada 4 nolu parselde paydaş kılındığı bu uygulama sonrasında taşınmazın bir kısmının ise park ve yolda kaldığı, imar öncesinde davaya konu yapıların Hazine adına kayıtlı bulunan 710 nolu parsel içerisinde kalıp davalı adına tapu tahsis belgesi oluşturulduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda olayda 3194 sayılı Yasanın 18. maddesinin uygulanması gerekeceği açıktır. Belirlenen bu olgulara göre Mahkemece ecrimisil isteğinin reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davacının bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.Tarafların diğer temyiz itirazlarına gelince; bilindiği üzere; yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz'ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus M.K.nun 684. maddesinde açıkca vurgulanmıştır. Ne varki, yürürlükten kalkmış olan 6785 sayılı Yasanın 1605 sayılı Yasa ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3l94 sayılı imar Yasasının l8. maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı yada ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır. Öte yandan, zeminin maliki olan kişinin taşınmazı bizzat kullanma yetkisi sınırlanmış, ayrılmaz parça (mütemmim cüz) durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücü özel yasa ile kısıtlanmıştır. 2981 sayılı Yasanın 3290 sayılı Yasa ile değişik l0/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir. Gerçekten, bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İşte bu nedenle yukarıda değinildiği gibi yasa koyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur. Somut olaya gelince; mahkemece 179 ada 17 nolu parselin imar uygulamasına tabi tutularak 418 ada 4 nolu parselin oluştuğu ve davaya konu yapıların bu uygulama neticesinde park ve yolda kaldıkları gözardı edilerek tapu kütük sayfası kapatılan 179 ada 17 nolu parsel hakkında karar verilmiş olması doğru olmadığı gibi, yıkımı istenen muhtesatın kaim bedelinin mahkeme veznesine depo edilmesi, önel ve kesin önele rağmen yatırılmazsa davanın reddedilmesi, anılan bedel yatırıldığı takdirde el atmanın önlenmesi ve yıkım isteğinin kabulüne, çekişme konusu yapıların imar uygulaması ile park ve yolda kalmasının davalı dışında oluşan yasal bir uygulamaya dayandığından yargılama giderlerinin davacı taraf üzerinde bırakılması ve davacı taraf yararına Avukatlık Ücretine hükmedilmemesi gerekirken yazılı olduğu üzere hapis hakkı tanınmak ve yargılama giderleri davalı tarafa yüklenerek davacı taraf lehine de Avukatlık ücretine hükmedilmiş olması, ayrıca yıkımı istenilen muhtesatın yanında arsa bedelinin de toplamı üzerinden belirleme yapılması da isabetsizdir.Tarafların bu yönlere ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.12.2010 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden taraf vekilleri için 825.00'er.-TL. duruşma avukatlık parasının karşılıklı olarak alınıp birbirlerine verilmesine, 10.12.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.