MAHKEMESİ: AKÇAABAT 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 07/07/2010NUMARASI: 2010/118-2010/227Taraflar arasındaki davadan dolayı Akçaabat 1. Asliye Hukuk Hakimliğinden verilen 07.07.2010 gün ve 2010/118 esas 2010/227 karar sayılı hükmün bozulmasına ilişkin olan 07.02.2011 gün ve 13218-1037 sayılı kararın düzeltilmesi süresinde davacı vekili tarafından istenilmiş olmakla, dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:Dava, tapu iptali ve kayıt terkini isteğine ilişkin olup, önceden yerel mahkemece kurulan hükmün temyizi üzerine, “gerçekten de bozma kararına uyulmuş olmakla tarafları yararına usulü kazanılmış hak oluştuğuna göre bozma ilamında değinilen hususlar gözetilerek gerekli karar ittihazı zorunlu hale gelir. Mahkemece de bu husus benimsenerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş ise de 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren ve 3402 sayılı Kadastro Yasası’nın 36. maddesi (36/A md. ) hükmüne ilave edilen 16. maddesi hükmünde kadastroya dayalı işlemlerden dolayı açılacak davalar neticesinde davalı taraf davayı kaybetse dahi yargılama giderlerinden ve bu giderlerden sayılan avukatlık ücretinden sorumlu tutulamayacağı hükmü öngörülmüş, 17. maddesi ile de anılan hükmün uygulanma zamanı infaz aşamasına kadar uzatılmıştır. Hemen belirtilmelidir ki; yürürlüğe giren yasa hükmünün geçmişe şamil olarak uygulanması öngörüldüğünde anılan bu husus kazanılmış hakkın istisnasını teşkil eder. Nitekim anılan 6099 sayılı Yasanın eldeki davalara da uygulaması gerektiği gözetildiğinde somut olayda hazine yararına usulen kazanılmış bir haktan söz etme olanağı yoktur. Esasen kararın davalı tarafından temyiz edilmemiş olması da neticeye etkili değildir. Hal böyle olunca; 6099 sayılı Yasa hükümleri gözetilmek suretiyle bir değerlendirme yapılarak yargılama giderleri ve avukatlık ücreti konusunda bir karar verilmek üzere hüküm bozulmalıdır” gerekçesiyle bozulması üzerine, bozma ilamına karşı karar düzeltme isteğinde bulunulmuştur.Gerçekten de, işin esası bakımından 5841 sayılı yasanın yürürlüğü döneminde davanın hak düşürücü süreden reddedilmiş olması doğrudur. Ancak, anılan yasa Anayasa Mahkemesinin 12.05.2011 tarih, 2009/31 esas, 2011/77 karar sayılı kararı ile iptal edilmiş ve 23.07.2011 tarihinde karar Resmi Gazetede yayımlanarak iptal hükmü yürürlüğe girmiştir.Öyle ise, kesin hüküm halini almamış ve kazanılmış hakkın istisnasını teşkil eden bu durum karşısında 5841 sayılı Yasa hükümleri uyarınca davanın reddine ilişkin olarak kurulan hükmün verildiği tarih itibariyle doğru olduğu düşünülse ve ayrıca Anayasanın 153. maddesine göre iptal kararı geriye yürümezse de, 10.03.1969 gün ve 1/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçe bölümünde belirtildiği üzere iptalin kesin şekilde çözüme bağlanmış uyuşmazlıkları etkilemeyeceği, ancak henüz devam eden uyuşmazlıkların iptal kapsamında bulunacağı açıktır.Bu durum karşısında, işin esasının 28.11.1997 tarih, 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre belirlenen kıyı kenar çizgisine göre çözüme kavuşturulacağı açıktır.Hal böyle olunca; anılan içtihadı birleştirme kararı ve yasal düzenlemeler doğrultusunda karar verilmek üzere hüküm bozulmalıdır.Davacı hazinenin karar düzeltme isteğinin HUMK’nun 440. maddesi gereğince kabulüne, dairenin 07.02.2011 tarih, 2010/13218 Esas, 2011/1037 Karar, sayılı bozma kararının Ortadan Kaldırılmasına, mahkemenin 07.07.2010 tarih, 2010/118 Esas, 2010/227 karar sayılı kararının açıklanan bu nedenlerle, HUMK.'nun 428.maddesi gereğince (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 07.02.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.