Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 14778 - Karar Yıl 2012 / Esas No : 11574 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ: NİZİP ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 16/02/2012NUMARASI: 2010/802-2012/150Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması ve muvazaa hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde bedelin tahsili istemine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Toplanan deliller ve tüm dosya içeriğinden, çekişme konusu 310 ada 99 parsel sayılı taşınmaz davalı İslim'e ait iken 04.08.2010 tarihinde davalı M...'e satış suretiyle temlik edildiği, M... tarafından 19.08.2010 tarihinde davacıya aktarıldığı, davacı tarafından 23.08.2010 tarihinde davalı M...'in vekil tayin edildiği, bu vekaletname kullanılmak suretiyle 24.08.2010 tarihinde taşınmazın tekrar yine İslim'e satış suretiyle aktarıldığı, tüm bu işlemler sırasında bedeller, 14.200,00.-TL-15.000,00.-TL iken taşınmazın gerçek değerinin devir tarihinde 322.776,93.-TL olarak belirlendiği, davalı M... ile diğer davalının karı koca oldukları, davacı N... ile davalı M...'in bir süre birlikte yaşadıkları, bir de ortak çocuklarının olduğu anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere, Borçlar Kanununun temsil ve vekalet bağıtını düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.Borçlar Kanununda sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 390/2 maddesinde "vekil, müvekkiline karşı vekaleti hüsnüniyetle ifa ile mükelleftir..." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi,ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu gözardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin birinci fıkrası uyarınca sorumlu olur.Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi Medeni Kanunun 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.Ne varki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, Medeni Kanunun 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır. Somut olaya yukarıdaki ilkeler uyarınca bakıldığında ve tanık ifadeleri değerlendirildiğinde çekişmeli taşınmazın gayri resmi birlikte yaşama karşılığı olarak davacıya verildiği, davacının taşınmaza malik olduktan sonra elden çıkarma yönünde bir iradesi olmadığı halde M... tarafından vekalet görevinin kötüye kullanılması suretiyle eşi olan diğer davalıya temlik edildiği sonucuna varılmaktadır.Hal böyle olunca, iptal ve tescil isteğinin kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın reddi doğru değildir.Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 10.12.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.