Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 14759 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 11902 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : EĞİRDİR ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 11/02/2014NUMARASI : 2011/248-2014/66Taraflar arasında görülen davada;Davacı, 260 ada 15 parsel sayılı taşınmazın kadastro sırasında Recep oğlu 1939 doğumlu M.. S.. adına tespit edildiğini, daha sonra davalının müracaatı üzerine M.. S..'in tapu kaydındaki “Recep” olan baba adının “Süleyman” olarak düzeltildiğini, oysa nüfus kayıtlarına göre aynı isimde iki şahsın bulunduğunun tespit edildiğini ileri sürüp davalı adına olan tapu kaydının iptali ile eski hale iadesine karar verilmesini istemiştir. Davalı, davanın 10 yıllık hak düşürücü sürede açılmadığını, dava konusu taşınmaza 1955 yılında ev yaptırdığını, uzun zamandır taşınmazı kullandığını, davacı idarenin bir zararının söz konusu olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.Davanın reddine ilişkin olarak verilen karar, Dairece; “ davacı, Türk Medeni Kanununun 1025. ve 1007. maddesine dayanarak eldeki davayı açmıştır. Her ne kadar tapu iptal ve tescil isteme hakkı kayıt maliki veya onun mirasçılarına ait ise de Hazinenin Türk Medeni Kanununun 1007. maddesi gereğince tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan sorumlu olduğu, eldeki davayı açmakta hukuki yararının bulunduğu da kuşkusuzdur. Bilindiği üzere, Tapu Sicil Tüzüğünün 85. maddesinde belgelere aykırı tescil ve yazımın düzeltilebilmesi için ilgililerin yazılı olurlarının alınması gerektiğine değinildikten sonra belgeye aykırı yazımın veya tescilin düzeltilmesine ilgililerden birisinin yazılı olurunun bulunmaması halinde Tapu Sicil Müdürünün Defterdarlık veya Mal Müdürlüğünden düzeltmek için dava açılmasını isteyebileceği, Hazine avukatı bulunmayan yerlerde bu düzeltmeler için re'sen dava açılabileceği; 86. maddesinde de yapılacak düzeltmeler hatalı yazımdan sonra hak sahibi olmuş kişilerin hakkını etkileyecek nitelikte ise bu hak sahiplerinin de yazılı olurlarının aranacağı hükme bağlanmıştır. Hazinece Türk Medeni Kanununun 1007. maddesinde öngörülen sorumluluk nedeniyle açılan iptal davalarında Hazine yönünden aktif dava ehliyetinin bulunduğu Yargıtay'ın istikrar kazanmış içtihatlarında kabul edilmekte ise de, Tapu Sicil Müdürlüğü yönünden değinilen maddede öngörülen koşullar dışında dava açma hakkı bulunmamaktadır. Nitekim, somut olayda Tapu Sicil Müdürlüğü yukarıda değinilen tüzük hükümlerini gözeterek taraflara yazılı tebligatta bulunmuş, ancak tarafların yazılı muvafakatı sağlanamamış, bir sonuç alınamamıştır. O halde davacının aktif dava ehliyetinin bulunmadığı yönündeki gerekçe yerinde değildir. Böyle bir durumda; asıl kayıt maliklerinin Tapu Sicil Tüzüğünün 85. maddesi uyarınca işlem yapılmasını sağlamaları mümkün olduğu gibi doğrudan dava açmak suretiyle tapu kaydının düzeltilmesini istemesine de yasal bir engel yoktur. O halde, davanın asıl kayıt malikine, asıl kayıt maliki ölmüşse mirasçılarına ihbar edilmesi, dava açmaları halinde eldeki dava ile birleştirilmesi ve yürütülmesi zorunludur. Hâl böyle olunca; yukarıda açıklanan hususların yerine getirilmesi, varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir” gerekçesiyle bozulması üzerine mahkemece bozma ilamına uyularak davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, tetkik hakimi ................’ın raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü-KARAR-Hükmüne uyulan bozma kararında, gösterildiği şekilde işlem yapılarak karar verilmiştir. temyiz itirazı yerinde değildir. Reddi ile usul ve yasaya ve bozma kararının gerekçelerine uygun olan hükmün ONANMASINA,Harçlar Kanununun değişik 13. maddesinin j. Bendi gereğince davacı Tapu Müdürlüğünden harç alınmasına yer olmadığına, 17.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.