MAHKEMESİ : KORKUTELİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 16/10/2012NUMARASI : 2009/265-2012/602Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı M. C. vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptali ve tescili isteğine ilişkin olup, mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden,toplanan delillerden; davacıların mirasbırakanı A. A. Ö.'in, .. ada .. parsel ve .. ada ..parsel sayılı taşınmazlarını 15.5.2006 tarihinde dava dışı N. Y.'a; N.'inde 26.5.2006 tarihinde dava dışı A. K.'a satış suretiyle temlik ettiği; Ahmet'in de, .. ada .. nolu parseli 17.1. 2008 tarihinde davalı Mustafa'ya; .. ada .. nolu parseli ise davalı Ali'ye satış yoluyla devrettiği; davacıların, yapılan bu temliki işlemlerin, mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, eldeki davayı açtıkları anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtilmelidir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olaya gelince, davacıların mirasbırakanı 1910 doğumlu A. A. Ö.'in, 02.05.2008 tarihinde öldüğü, davacı oğlu S. ile kızı E.den olma davacı torunu Mehmet'in mirasçı olarak kaldığı; mirasbırakanın, uzun süreli ve tedavi gerektiren bir hastalığının bulunmadığı, taşınmazlarını satmasını gerektiren acil paraya ihtiyacı olmadığı, muris ile birlikte .. ada.. nolu parseli dava dışı A. A.'nin kullandığı, .. ada ..parseli ise davalı M.. Ö..' in kullandığı, taşınmazların akitte gösterilen değerleriyle gerçek değerleri arasında aşırı fark bulunduğu, Antalya 3. Noterliğinin 30.12.2002 tarih ve 28261 yevmiye nolu Düzenleme Şeklinde Vasiyetnamesi ile; muris A. A. Ö.' in, 112 ada 9 parsel ve .. ada ..parsel sayılı taşınmazlarını bu güne kadar kendisine bakıp gözeten oğlu Sefer' in evlatları olan torunları H. G., A. A. Ö. S.Ö. E. A.B.A. ve M.. Ö..'e her birine 1/6 şar pay olmak üzere eşit olarak vasiyet ettiği; sonradan mirasbırakanın dava konusu taşınmazlarını, davacı oğlu Sefer'in çocukları olan kendisiyle ilgilenen torunları davalı Mustafa ve davadışı A.A.'ye intikalini sağlamak amacıyla temlikte bulunduğu, ara maliklerin ise durumu bilen kişiler olduğu görülmektedir. Anılan bu olgular yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde, miras bırakanın yapmış olduğu temliklerin mirasçıdan mal kaçırma amacıyla gerçekleştirildiği, ara maliklerin durumu bilen kişiler oldukları kabul edilmelidir.Hâl böyle olunca, davalılar hakkındaki davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davacı Mehmet vekilinin, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.