Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 14740 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 16328 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : ESKİŞEHİR 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 25/12/2012NUMARASI : 2012/64-2012/503Taraflar arasındaki davadan dolayı Eskişehir 1.Asliye Hukuk Hakimliğinden verilen 25.12.2012 gün ve 2012/64 esas 2012/503 karar sayılı hükmün onanmasına ilişkin olan 17.4.2013 gün ve 2790-5732 sayılı kararın düzeltilmesi süresinde davacı tarafından istenilmiş olmakla, dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü: Dava, hile hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindirMahkemece, hak düşürücü sürenin geçirildiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, Dairemizce davacının temyizi üzerine karar onanmıştır.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacının kayden maliki olduğu 10489 ada 1 parsel sayılı taşınmazı davalı L.'e 26.04.2007 tarihinde satış suretiyle temlik ettiği, davacının taşınmazın Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi gereğince davalı L.'in sahibi olduğu G.İnşaat ve Petrol Ürünleri San.ve Tic.A.Ş. isimli şirkete devri kararlaştırılmış olduğu halde, hileli işlemlerle davalı L.'e devrinin sağlandığını, aradan 6 yıl gibi bir süre geçmiş olmasına rağmen davalının yükümlülüklerini yerine getirmediğini, anılan şirketin iflası ile hileli işlemi öğrendiğini ileri sürerek eldeki davayı 02.02.2012 tarihinde açtığı anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere; hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nun 36/1. (818 s. Borçlar Kanunun 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir. Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir. Somut olaya gelince; İstanbul 27.Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 20.9.2011 tarihinde kesinleşen 2011/256 Esas 2011/3 Karar sayılı ilamı ile anılan şirketin iflasına karar verildiği dolayısıyla davacının hileli işlemi öğrenme tarihinin davalı L.'in sahibi olduğu şirketin iflas tarihi olup dosya kapsamında başkaca aksi yönde bir delil bulunmadığı halde mahkemece satışın yapıldığı tarih olan 26.04.2007 tarihinin öğrenme tarihi olarak kabul edilmiş olması isabetsiz olduğundan davanın süresinde açıldığı kabul edilip esası hakkında karar vermek gerekirken hak düşürücü sürenin geçtiğinden bahisle davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiştir. Ancak, değinilen bu husus karar düzeltme istemi üzerine bu kez yapılan inceleme ile anlaşıldığından, davacı vekilin karar düzeltme isteğinin HUMK’nun 440. maddesi gereğince kabulüne, dairemizin 17.04.2013 tarih, 2013/2790 Esas, 2013/5732 Karar sayılı kararının Ortadan Kaldırılmasına, yerel mahkemenin 25.12.2012 tarih, 2012/64 Esas, 2012/503 Karar sayılı kararının açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 30.10.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.