MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİLTaraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'nun raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Davacı, mirasbırakan annesi ..............'in, 1570 ada 37 parsel sayılı taşınmazdaki 1/4 payını davalı kızına tapuda satış göstermek suretiyle temlik ettiğini, gerçekte devrin diğer mirasçıların saklı paylarını zedelemek amacıyla gerçekleştirildiğini ileri sürerek, tapu kaydının miras payı oranında iptal ve tesciline olmazsa tenkise karar verilmesini istemiştir.Davalı, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinden sorumlu tutulmamak koşuluyla davayı kabul ettiğini esasa cevap layihasıyla bildirmiştir.Mahkemece, tapu iptal ve tescil isteğinin kabulüne, çekişmeli taşınmazdaki temlike konu payın davacının yasal miras payına isabet eden 20.25m2'lik kısmının davalı üzerindeki sicil kaydının iptali ile davacı adına tapuya tesciline, harç ve yargılama giderleri ve vekalet ücretinden davalının sorumlu tutulmasına, duruşma açılıp yapılmaksızın evrak üzerinden karar verilmiş, karar yargılama giderleri ve avukatlık ücreti yönünden davalı tarafından temyiz edilmiştir.Dava, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı H.M.K.'nu döneminde açılmış ve duruşma açılıp yapılmaksızın evrak üzerinden sonuçlandırılmıştır.Gerçekten de, yürürlükten kaldırılan (uygulanması gerekli hükümler hariç) 1086 sayılı HUMK.'nun yürürlüğü döneminde bu yasada gösterilen istisnalar (HUMK. 36, 105, 372. maddeleri gibi) dışında yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi davanın süratle sonuçlandırabilmesi, öncelikle tarafların yargılama gününden haberdar edilmesi ile mümkündür. Kişinin hangi yargı merciinde duruşmasının bulunduğunu, hakkındaki iddia ve isnatların nelerden ibaret olduğunu bilebilmesi, usulüne uygun olarak tebligat yapılması ile sağlanabilir. HUMK.'nun 73. maddesi hükmünde çok açık bir şekilde vurgulanan temel kurala göre, mahkeme, tarafları dinlemeden, onları iddia ve savunmalarını bildirmeleri için usulüne uygun olarak davet etmeden hükmünü veremez. Bu bakımdan davetin ve bunun yazılı şeklinin (davetiyenin) davadaki önemi büyüktür.Asıl olan tarafların huzurunda yargılamanın yürütülmesi olmakla birlikte, hukuk mahkemelerinde, taraflar yargılamaya katılmasalar bile mutlaka duruşmadan haberdar edilmelidirler. Duruşmaya gelinmese dahi ilgilinin yokluğunda davaya devam edilip karar verilmesine usulün olanak tanıdığı hallerde, açıklanan biçimdeki uyarıyı taşıyan davetiyenin tebliğ edilmesinden ve yasaya uygun biçimde taraf teşkilinin tamamlanmasından sonra işin esasına girilmesi, deliller toplanarak bir sonuca ulaşılması gereklidir. Esasen bu da duruşma açılıp yapılması ile mümkün olabilecektir.Oysa 6100 sayılı Yasada genellikle 1086 sayılı HUMK’da yer alan düzenlemelerden ayrılarak değişik yeni düzenlemelere, usul ve esaslara yer verilmiştir. Diğerlerinin yanı sıra bunlardan biri ilk derece yargılamasının beş temel aşamadan oluşturulmasıdır. Bunlar sıra ile a)dilekçelerin karşılıklı olarak verilmesi, b)ön inceleme, c)tahkikat, d)sözlü yargılama, e)hüküm aşamasıdır.( Prof. Dr. Hakan Pekcanıtez, Prof. Dr. Oğuz Atalay, Prof. Dr. Muhammet Özekes, Medeni Usul Hukuku eseri Sh.376)Somut olayda çekişme “ön inceleme” aşamasına ilişkin bulunduğundan diğerlerine yer verilmeksizin bu safha için öngörülen usul ve esaslara değinilmesinde yarar bulunmaktadır. Bilindiği üzere; “ön inceleme” safhası 6100 sayılı HMK’da 137 ilâ 142. maddeleri arasında düzenlenmiş olup, bu aşamada yapılacak işlemler sırasıyla dava şartlarının ve ilk itirazların incelenmesi, çekişmedeki uyuşmazlık noktalarının tespiti, hazırlık işlemleri, delillerin sunulması ve toplanması için gerekli işlemlerin yapılması, sulhe teşvik ve son merhale olarakta bütün bu hususların 137. md. gereğince tutanağa geçirilmesidir. Hemen belirtilmelidir ki, aynı hükmün 2.fıkrası gereğince ön inceleme safhası tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemeyeceği ve tahkikat için duruşma günü verilemeyeceği hükme bağlandıktan sonra 138.maddesi ile de ön inceleme sırasında mahkemece öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verileceğini, gerektiği taktirde karar vermeden önce bu konuda tarafları ön inceleme duruşması açıp dinleyebileceği düzenlemesine yer verilmiştir. Görüldüğü üzere hakim ön inceleme safhasında 6100 sayılı HMK’nun 114.maddesinde sayılan dava şartları ile 116.maddesinde belirtilen ilk itirazlar hakkında asıl olanın dosya üzerinden karar verilmesi olduğu halde gerek görülmesi halinde yani istisnai olarak ön inceleme duruşması açılacağı, (Md.138) 140.Md. hükmünde ise tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların tespitinden sonra hakimin tarafları sulhe teşvik etmesi gerektiği ve sonuç alınacağı kanaatinin hasıl olması halinde bir defaya mahsus olmak üzere yeni bir duruşma gününün tayin edilmesi icap ettiği ön görülmüştür. Bu yasal düzenlemeler ve ilkeler çerçevesinde somut olaya bakıldığında; davalı davaya karşı cevap dilekçesinde, açılan tapu iptal ve tescil davasını kabul ettiğini, ancak yargılama giderleri ile 29.5.1957 tarih 4/16 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince yargılama giderlerinden sayılan avukatlık ücretinden sorumlu tutulmamasına dair karar ittihazını istemiş, yerel mahkemecede iptal ve tescil isteğinin kabulüne; yargılama giderlerinin ve avukatlık ücretinden davalının sorumlu tutulmasına karar verilmiş, karar yargılama giderleri ve avukatlık ücreti yönünden davalı tarafından temyiz edilmiştir.Bu belirlemeye göre taşınmazın mülkiyetinin devri davalının davayı kabulüne dayalı olarak mahkemece kararla sağlandığından bu konuda taraflar arasında bir çekişme kalmamış ise de yargılama giderleri ve avukatlık ücreti yönünden aynı şey söylenemez. Zira mahkemece davalı aleyine yargılama giderlerini ve avukatlık ücretine karar verilmiş, karar bu nedenle temyiz edilmiştir.Davalı ise cevap dilekçesiyle bu gider ve avukatlık ücretinden sorumlu tutulmamayı istemektedir. O halde, yargılama gideri ve avukatlık ücreti bakımından taraflar arasında çekişmenin bulunmadığı kabul edilemeyeceği gibi bu konuda tarafların sulh olmaları da olasıdır. Buna göre tarafların sulh olup olamayacaklarının tespiti ve tarafları sulhe teşvik etmek ön inceleme aşamasının bir gereği olduğu için ancak duruşma günü belirlenmesiyle mümkün olabilecektir. Oysa mahkemece duruşma açılmaksızın evrak üzerinden verilen kararla dava sonuçlandırılmıştır.Böyle bir uygulamanın ön inceleme için öngörülen 6100 sayılı Yasanın 137 ilâ 142 maddelerinde düzenlenen hükümlerine uygun düşmeyeceği tartışmasızdır. Öte yandan, davanın davalı tarafça kabul edilmesi hali 114. maddesinde tadat edilen dava şartlarından olmadığı gibi usul hukukunun değil hak düşürücü ve zamanaşımı süresi gibi maddi hukukun konusunu teşkil edeceğinden duruşma açılmaksızın evrak üzerinden davanın karara bağlanmasının ilk derece yargılamasının 5 aşamasından biri olan ön incelemeye ve bu konuda öngörülen yasal hükümlere (6100 S.K. 137 ilâ 142. maddesi) uygun düşmeyeceği izahtan varestedir. Diğer taraftan, usul hükümleri kamu düzenine ilişkin bulunduğundan ve re'sen gözetilmesi gerektiğinden kararın davalı tarafından yalnız yargılama gideri ve avukatlık ücreti yönünden temyiz edilmiş olması neticeye etkili değildir.Kabule göre de; mahkemece, mirasbırakan tarafından davalıya temlik edilen paydan, davacının yasal miras payı (1/4) oranında iptal ve tescile karar verilmesi gerekirken infazda tereddüt yaratacak şekilde taşınmazın yüzölçümü üzerinden hesaplama yapılarak 20.25m2'lik kısmın iptal ve tescile karar verilmiş olması da isabetsizdir.Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 17.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.