Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 14711 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 13474 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : DEVREK 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 08/11/2007NUMARASI : 2007/151-2007/295Yanlar arasında görülen elatmanın önlenmesi, yıkım davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekilince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine ilişkin olarak verilen karar, Dairece; "kısa karara çelişkili olarak gerekçeli karar yazılmasının doğru olmadığı..." gerekçesiyle bozulmuş, hükmüne uyulan bozma ilamı doğrultusunda yapılan yargılama sonucunda elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerinin reddine;1.000,00.-TL muhik tazminatın davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; dava konusu 1591 parsel sayılı taşınmazda davacının 4/15 hisse oranında kayden paydaş olduğu,dava dışı başka paydaşların bulunduğu, davalının kayıttan ve mülkiyetten kaynaklı bir hakkının bulunmadığı ancak davalının bina ve garaj yapmak suretiyle taşınmaza elattığı anlaşılmaktadır. Davalı, çekişmeli yeri annesi İrfan'ın davacının babası İsmail'den 10.06.1973 tarihinde haricen satın alıp kendisinin de iyiniyetli olarak inşaatı yaptığını belirtip savunma yoluyla da temliken tescil istemiştir. Bilindiği üzere, Türk Medeni Kanununun 725.maddesi uyarınca taşkın yapılarda savunma yoluyla temliken tescil isteği olanaklı ise de Türk Medeni Kanununun 724.maddesinde öngörülen haksız inşaat sebebiyle savunma yoluyla temliken tescil isteğinde bulunulmasına yasal olanak yoktur. Temliken tescil konusunda davalı tarafından açılmış bir dava bulunmamaktadır.Somut olaya gelince; bina ve garajın bulunduğu 1591 parsel sayılı taşınmaz 03.03.1967 tarihinde tapulama çalışmaları sonucunda davacının amcası A.K. adına tescil edildiği, 21.03.1989 tarihinde davacının babası İ. K.'ya 3/15 hisse oranında pay intikal ettiği ve onun da payını oğlu olan davacıya 24.08.1989 tarihinde sattığı, ayrıca davacının M.K.'ın (1/5) payını 26.08.1992 tarihinde satış suretiyle devraldığı ve taşınmazda dava dışı başka paydaşların bulunduğu tapu kayıtlarından anlaşılmaktadır. Dosyada bulunan ve itiraza uğramayan 10.06.1973 tarihli sözleşme ve tanık anlatımlarından dava konusu taşınmazı davacının babası İ.'in davalının annesi İ.'a 6.000 Türk Lirası karşılığında harici satış senedine dayalı olarak sattığı ve taşınmazın zilyetliğini devrettiği, binanın 1973 tarihinde,garajın ise dava tarihinden 1,5-2 sene önce yapıldığı anlaşılmıştır. Dolayısıyla bina ve garaj taşınmaz çapa bağlandıktan sonra yaptırıldığı gibi paylı mülkiyete konu taşınmaz üzerinde paydaşların her birinin taşınmazın her zerresinde mülkiyet hakkı bulunduğundan yapıyı yapan kişinin iyiniyetli kabul edilmesine olanak yoktur. Kaldı ki, davalının annesi İ.'ın kişisel nitelikteki hakkını ancak bayiine karşı ileri sürebileceği gibi davacının babası İ.dava konusu taşınmazda 1989 yılında kayden paydaş malik olup harici satışın ve binanın yapıldığı 1973 tarihinde İ.'in kayıttan ve mülkiyetten kaynaklı bir hakkının bulunmadığı da sabittir. Hal böyle olunca,elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerinin kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile reddi doğru değildir.Davacı vekilinin temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile yerel mahkeme kararının (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 30.10.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.