Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 14675 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 1342 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : ŞANLIURFA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 12/03/2013NUMARASI : 2013/34-2013/121Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 23.09.2014 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat M. C. A. ile temyiz edilen davacılar H.. M.. v.d. vekili Avukat E. G., davacı İ.. G.. vekili A.F. D. geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davacı asli müdahil F.. M.. vekili Avukat, davacı M.. M.. vekili Avukat gelmediler, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:-KARAR-Davacı ve müdahiller muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak pay oranında iptal tescil isteğinde bulunmuşlardır.Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; asıl davanın feragat nedeniyle reddine, asli müdahiller bakımından ise davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar Dairece; "....davanın derdest bulunduğu sırada yürürlükte olan 1086 sayılı HUMK'un 53 ve takip eden maddelerinde fer'i müdahaleye yer verilmiş ise de, asli müdahale yönünden yasal bir düzenlemeye yer verilmediği, ancak gerek uygulamada ve gerekse öğretide asli müdahale müessesesinin kabul edildiği, buna göre önceden açılan bir davada dava konusu şey üzerinde davanın tarafları dışında müstakil hak iddia eden kişinin durumunun asli müdahale olduğu, her ne kadar 1086 sayılı Yasada bu konuda bir yasal düzenleme bulunmuyor ise de, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Yasanın 65. maddesinde asli müdahale müessesesinin hüküm altına alındığı, bu durumda müdahillerin isteğinin bu dava içerisinde irdelenip değerlendirilerek neticeye gidilmiş olmasının doğru olmadığı, diğer taraftan asli müdahillerin başvuru ve nispi harcı ödedikleri gözetilerek anılan bu talebin usul ve yargılama tekniği itibarıyla müstakil bir davaya konu edilmesi gerektiği, bu isteğin eldeki davadan tefriki ile ayrı bir esasa kaydının yapılarak işin esası bakımından hüküm kurulması gerekirken asli müdahillerin taleplerinin kabulü ile işin esası bakımından karar verilmesinin isabetsiz olduğu gerekçesiyle " bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak ara kararı ile asıl davanın feragat nedeniyle reddine, asli müdahillerin davası ise ayrı bir esasa kaydedilerek davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalılar tarafından temyiz edilmiştir.Bilindiği üzere; bozmaya uyan mahkemenin bozma kararında belirtildiği şekilde işlem yapmak ve orada gösterilen doğrultuda hareket etmek yükümlülüğü bulunmaktadır. Usûli kazanılmış hak olarak tanımlanan bu durumun, mahkemeye hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında ki esaslar çerçevesinde işlem yapma zorunluluğu getirdiği kuşkusuzdur ( 09.05.1960 günlü ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 29.05.2002 günlü ve 7- 444/463 Esas/ Karar sayılı kararı).Ne var ki; mahkemece bozma kararına uyulduğu halde, bozma gereklerinin tam olarak yerine getirildiğini söyleyebilme olanağı yoktur. Şöyle ki; bozma ilamında açıkça vurgulandığı hâlde bozma üzerine yeniden yapılan yargılama sonucunda; kendi payına hasren dava açan bozmadan önce noterde düzenlenen feragatname ile davadan feragat eden davacı A. Ö. bakımından davanın feragat nedeniyle reddine ve asli müdahiller bakımından davanın tefrik edilmesine ilişkin olarak verilen kararın taraflara tebliğ edilip kesinleştirilmesi, asıl dava bakımından esas kaydının kapatılması, asli müdahiller bakımından ise tefrik kararı üzerine ayrı bir esasa kaydı ile yargılamanın yürütülerek sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, asıl davacının davası bakımından davanın reddine ilişkin kısa karar kurulmakla yetinilmiştir.Hâl böyle olunca, davacı A. Ö.'in davasının feragat nedeniyle reddine, asli müdahillerin davasının tefriki ile ayrı bir esasa kaydına karar verilmesi gerekirken, değinilen hususların gerekçeli karar yazılmaksızın kısa kararla hüküm altına alınması doğru değildir.Kabule göre de; asli müdahiller bakımından işin esası hakkında kabule ilişkin kurulan hükmün de doğru olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur. Şöyle ki; karar başlığında yer alan asli müdahil olarak gösterilen kişilerden İnci G. (G.) dışındakilerin dava dilekçelerinin dosyada bulunmadığı, davaya konu taşınmazların tapu kayıtlarının toplulaştırma sonucu oluşan parsellerle bağlantı kurulacak şekilde ilk tesisinden itibaren tüm geldi ve gitti kayıtlarının, dayanağı belge ve akitlerin, muris M. B. M. tarafından yapılan temliki işlemi gösterir resmi akit tablolarının, resmi akte konu taşınmazların aktif ve pasif durumlarını gösterir tapu kayıtları getirtilmeden, dava konu taşınmazlarla ilgili olduğu anlaşılan Şanlıurfa 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1999/504 Esas, 2002/1075 Esas, 2002/257 Esas, 1995/324 Esas sayılı dava dosyaları, dosya arasına alınmadan, müdahiller tarafından açılan davanın esası hakkında hüküm kurulmuş olması isabetsiz olduğu gibi, muris tarafından davalılara yapılan temlikten davacıların (asli müdahale talebinde bulunan davacıların) miras payları oranında iptal ve tesciline karar verilmesi gerekirken denetime elvermeyecek ve infazda terettüd uyandıracak şekilde hüküm kurulmuş olması da isabetsizdir.Davalıların bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.12.2013 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 1.100.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 23.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.