Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 14674 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 12843 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : ALANYA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 28/03/2013NUMARASI : 2011/779-2013/237Taraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi ve yıkım davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 23.09.2014 Salı günü saat 9.31'de daireye gelmeleri için taraf vekillerine tebligat yapıldığı halde gelmedikleri anlaşıldı, incelemenin dosya üzerinde yapılmasına, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.-KARAR-Dava; çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğine ilişkindir.Davacı vekili dava dilekçesinde; komşu 5 parsel sayılı taşınmazdaki binanın bodrum katının, davacı şirketin mülkiyetinde bulunan 4 parsele taşkın olduğunu, haksız işgalin sona erdirilmesi ve yapmış oldukları binanın imar planı gereğince çekme mesafesine getirilmesi hususunda davalı şirketten talepte bulundukları hâlde sonuç alınamadığını özellikle çekme mesafesine uyulmaması sebebi ile imar planına aykırı davranıldığını, imar kirliliğine neden olunduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmış, davalı, taşkın kısmın imar uygulaması ile oluştuğunu, yıkımın aşırı zarar doğuracağını, depodaki bir miktar taşkınlığın davacının inşaatına zarar vermediğini, bu fazlalığın iki bina arasındaki çekme sınırı içinde kaldığını savunmuştur.Mahkemece, davacının kayden maliki bulunduğu çaplı taşınmaza komşu parsel maliki davalının haklı ve geçerli bir neden olmaksızın taşkın yapılanmak suretiyle müdahale ettiği keşfen saptanarak 17/09/2012 tarihli fen bilirkişi raporunda (B) harfi ile gösterilen 61.83 m²'lik kısma davalının müdahalesinin önlenmesine ve taşkın yapının yıkımına karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; dava konusu 1269 ada, 4 parsel sayılı taşınmazda davacının, komşu 5 parsel sayılı taşınmazda ise davalının kayıt maliki olduğu anlaşılmaktadır. Hemen belirtilmelidir ki; yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz'ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 684. maddesinde açıkca vurgulanmıştır. Ne varki, yürürlükten kalkmış olan 6785 sayılı Yasanın l605 sayılı Yasa ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3194 sayılı İmar Yasasının l8. maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı ya da ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır. Öte yandan, zeminin maliki olan kişinin taşınmazı bizzat kullanma yetkisi sınırlanmış, ayrılmaz parça (mütemmim cüz) durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücü özel yasa ile kısıtlanmıştır. 298l sayılı Yasanın 3290 sayılı yasa ile değişik l0/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir.Gerçekten bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş ve imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İşte bu nedenle yukarıda değinildiği gibi yasa koyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur.Ne var ki; mahkemece yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde araştırma ve inceleme yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.Hâl böyle olunca; öncelikle taraflara ait taşınmazların imar öncesinden itibaren tedavül kayıtlarının ve krokilerinin getirtilmesi, gerek kadastral kayıtlar, gerekse imar kayıtları mahalline keşfen uygulanarak mevcut müdahalenin imar uygulaması nedeniyle oluşup oluşmadığının ve yıkıma konu edilen muhdesatın yer aldığı taşınmazda davalıların imar öncesinde hukuken korunmaya değer bir haklarının bulunup bulunmadığının açıklığa kavuşturulması, müdahalenin imar uygulaması ile oluştuğunun ve davalıların imar öncesi bir haklarının bulunduğunun belirlenmesi hâlinde, yukarıdaki ilkeler çerçevesinde değerlendirme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ile yetinilerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.Davalının temyiz itirazları açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 23.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.