MAHKEMESİ : ŞİLE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 23/01/2013NUMARASI : 2009/272-2013/31Taraflar arasında görülen yolsuz tescil hukuksal nedenine dayalı bedelin tazmini davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 23.09.2014 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edenler vekili Avukat E. Ö. ile temyiz edilen davacı Ş.. K.. ve vekili Avukat A. N. Ç. geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:-KARAR-Dava; tazminat isteğine ilişkin olup, mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalılar tarafından temyiz edilmiştir.Davacı dava dilekçesinde ve yargılama sırasında yaptığı açıklamalarda; murisin taşınmazları satma iradesinin olmadığını, satış bedellerinin murise ödenmediğini, hileli yollarla vekâletname alınarak vekâlet görevinin kötüye kullanıldığını, taşınmazların danışıklı olarak devredildiğini, vekil kılınan murisin oğlu H.. S.. ile diğer davalı oğlu H.. S..'ın kızkardeşlerinden mal kaçırmak amacıyla birlikte hareket ettiklerini belirtilerek 3. kişilere temlik edilen taşınmazlarda muris adına kayıtlı 9/32 paydan yasal miras payına isabet eden şimdilik 30.000,00 TL'nin (fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla) dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili isteği ile eldeki dava açmıştır.Dosya içeriğinden ve toplanan tüm delillerden; mirasbırakan H.S.'ın 13/01/2009 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak davacı ve davalıları bıraktığı, başkaca mirasçısının bulunmadığı, murisin kayden maliki bulunduğu .. parsel sayılı taşınmazlardaki 9/32 payın, Şile Noterliğince düzenlenen 02/08/2004 tarihli, 3963 yevmiye nolu vekâletname ile vekil kıldığı dava dışı ... parsel sayılı taşınmazlardaki payın 05/05/2006 tarihli, 2499 sayılı vekâletname ile vekil kıldığı ...parsel sayılı taşınmazlardaki payın ise 24/11/2004 tarihli, 5921 yevmiye ve 05/05/2006 tarihli, 2500 yevmiye sayılı vekâletnamelerle vekil kıldığı oğlu olan davalı H.. S.. aracılığıyla 3. kişilere satış yoluyla temlik edildiği anlaşılmaktadır.Hemen belirtilmelidir ki, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 33. maddesi (1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 76. maddesi) hükmü uyarınca olayları bildirmek taraflara, hukuki nitelendirmeyi yapmak ve ona uygun yasal düzenlemeyi tayin ve tespit ederek uygulamak mahkemeye aittir.Gerçekten de, iddianın ileri sürülüş biçimi, dava dilekçesinin içeriği ve dosyada mevcut deliller birlikte değerlendirildiğinde; hile ile alınan vekâletname ile temliklerin gerçekleştirildiği dolayısı ile vekâlet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayanıldığı açıktır. Bilindiği üzere, Borçlar Kanununun temsil ve vekâlet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekâlet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. 6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir (TBK'nin 504/1). Sözleşmede vekâletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu gözardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilinin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır. Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekâlet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekâlet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.Diğer yandan, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekâlet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (re'sen) gözönünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötüniyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır. Ne var ki; mahkemece vekâlet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı olarak hükme elverişli ve yeterli araştırma ve inceleme yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur. Hâl böyle olunca; davanın vekâlet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı olduğu kabul edilerek, iddia ve savunmanın yukarıdaki ilkeler uyarınca araştırılması, davanın son kayıt maliklerine yöneltilmediği ve tapu iptal- tescil isteğinde bulunulmadığı gözetilmek ve taleple bağlı kalınarak vekil kılınan murisin oğlu H.. S.. tarafından 3. kişilere temlik edilen 4 parça taşınmaz (... sayılı parseller) bakımından hâsıl olacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, hukuki nitelendirmede yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Kabule göre de;Davacı dava dilekçesinde; muris tarafından vekil kılınan oğlu H.. S.. tarafından yapılan temlikleri dava konusu ettiği halde vekil kılınan E.. S.. ve C.. N.. tarafından yapılan temlikleri de kapsar şekilde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Usul Kanunu 26. maddesine muhalefet ederek başka bir deyişle talep sonucu aşılarak hüküm kurulmuş olması doğru olmadığı gibi, davalı H.. S..'ın yapılan temliki işlemlere katılmadığı, vekil kılınmadığına göre hakkında açılan davanın pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmesi gerekirken onun bakımından da davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru değildir Davalıların bu yönlere ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.12.2013 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz edenler vekili için 1.100.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 23.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.