Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 14672 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 12901 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : KDZ.EREĞLİ 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 14/02/2013NUMARASI : 2010/366-2013/38Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabul kısmen reddine ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 23.9.2014 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat E. G. ile temyiz edilen vekili Avukat İ. Ö. geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:-KARAR-Dava, ölünceye kadar bakma sözleşmesine aykırılık hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Davacı, ölünceye kadar bakma koşullarının davalı tarafından yerine getirilmediğini ileri sürerek eldeki davayı açmış, davalı ise savunmasında; davacıya yaklaşık 10 yılı aşkın süredir tarafından bakıldığını, son bir iki yıldır çocuğunun kalp hastalığı ve ameliyatı nedeniyle bakım görevini yerine getiremediğini, zaman zaman fiili ayrılıkları fırsat bilen diğer çocuklarının zorlaması ve baskısı ile aleyhine dava açıldığını, bakım borçlusu olarak bir kusurunun bulunmadığını, çocuğunun ağır tedavi sürecinin tamamlandığını, gerek hukuken gerekse ahlâken bakım görevini yerine getirmeye talip olduğunu, bakım borçlusu ile biraraya gelerek bakım borcunun yerine getirilmesi olanağının ortadan kalkması halinde sözleşmenin feshi yerine Borçlar Kanunu'nun 617/son maddesinin gözetilmesi gerektiğini savunmuştur.Mahkemece, çekişmeye konu .. ada, .. parsel sayılı taşınmaz bakımından davalıya yapılmış bir temlik bulunmadığından davanın reddine, ..ada, .. parsel sayılı taşınmaz bakımından ise ölünceye kadar bakma akdinden kaynaklanan yükümlülüklerin yerine getirilmediği gerekçesiyle davalı adına olan tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; davacının kayden maliki bulunduğu .. ada, ..(110) parsel ve .. ada, ..parsel sayılı, kargir ev ve bahçe vasfındaki taşınmazlarını Karadeniz Ereğlisi 2. Noterliğince düzenlenen 26/11/1999 tarihli, 20645 sayılı sözleşme ile davalıya ölünceye kadar bakma koşuluyla temlik ettiği, Karadeniz Ereğlisi, 4. Noterliğinin, 15/05/2007 tarihli, 2065 sayılı sözleşme ile de 26/11/1999 tarihli sözleşmeye atıfta bulunularak bu sözleşmeye dayalı olarak tapuda tescil yapılmasına karşılıklı rızaları bulunduğunu beyan ettikleri, daha sonra da davacının adına kayıtlı .. ada, .. parsel sayılı taşınmazı 28/12/2007 tarihli ölünceye kadar bakma akdi ile oğlu olan davalıya temlik ettiği, ..(müfrez ..parsel) sayılı taşınmazın tapuda temlik işleminin ise gerçekleştirilmediği anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere; ölünceye kadar bakıp gözetmek sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen, bazı yönleri itibarıyla talih ve tesadüfe, ayrıca şekle bağlı bir sözleşme şeklinde tanımlanabilir. Nitekim, söz konusu sözleşme 6098 s. Türk Borçlar Kanununun (TBK) 611. 818 s. Borçlar Kanununun (BK) 511.) maddesinde, “Ölünceye kadar bakma sözleşmesi, bakım borçlusunun bakım alacaklısını ölünceye kadar bakıp gözetmeyi, bakım alacaklısının da bir malvarlığını veya bazı malvarlığı değerlerini ona devretme borcunu üstlendiği sözleşmedir.” olarak tarif edilmiştir.Anılan yasanın bu ve devamı maddelerinin açık hükümlerin de belirtildiği gibi ölünceye kadar bakım sözleşmesi ile, bakım alacaklısı sözleşmeye konu olan mamelek veya bazı mallarının mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme, bakım borçlusu da kural olarak bakım alacaklısını kendi ailesi içerisine alıp, ona özenle ölünceye kadar bakıp gözetmek yükümlülüğü altına girer. Hemen belirtmek gerekir ki, bakım borçlusunun bakıp gözetmek yükümlülüğü, aksi kararlaştırılmadığı sürece bakım alacaklısını ailesi içerisine alıp, ikametini temin etme yanında, besleme giydirme hastalığında hekime götürüp, gerekli ihtimamı gösterme, manevi yönden her türlü yardım ve desteği sağlama gibi ödevleri de içerisine alır. Kuşkusuz bakım borçlusu yükümlülüklerini yerine getirirken, aldığı malların kıymetine, bakım alacaklısının önceden sahip olduğu sosyal konumuna ve hakkaniyet kurallarına göre hareket etmek zorundadır. Öte yandan, yükümlülüklerin yerine getirilmemesinin sonuçları TBK'nin 617 (BK'nin 517.) maddesinde açıklanmış sözleşmeden doğan ödevlere aykırılık yüzünden ilişki çekilmez olmuşsa, ya da başka önemli nedenlerle ilişkinin sürdürülmesi aşırı ölçüde güçleşmiş veya olanaksız hale gelmişse taraflardan her birinin tek yanlı olarak sözleşmeyi fesh etme, verdiği şeyi geri alma hatta karşı tarafın kusurlu olması halinde tazminat isteme hakkı tanınmıştır. O halde, yükümlülüklerini yerine getirmeyen bakım borçlusuna karşı bakım alacaklısı her zaman fesih hakkını kullanabilmekte, fesih geçmişe etkili (makable şamil) olmak üzere sözleşmeyi sona erdirdiğinden verdiği şeyi de geri isteyebilmektedir.Öte yandan, TBK'nin 617/son (BK'nin 517/son) maddesi hükmüne göre; “Hâkim, sözleşmenin önel verilmeksizin feshini yerinde bulabileceği gibi, taraflardan birinin istemiyle veya kendiliğinden, aile topluluğu içinde yaşamalarına son vererek, bakım alacaklısına ömür boyu gelir bağlayabilir.”Uyuşmazlığın değinilen TBK'nin 617/son (BK'nin 517/son) maddesi uyarınca çözüme bağlanması, bakım yükümlülüğünün bir arada yaşamak suretiyle yerine getirilmesi imkanlarının ortadan kalktığı yada büyük ölçüde sınırlandığı haller için düşünülmelidir. Bunun yanı sıra, takdir edilecek irat, yanların özel ve ekonomik durumlarına uygun ve adil olmalıdır.Somut olaya gelince; davaya konu taşınmazlardan .. ada, ..parselle ilgili davacı tarafından yapılmış bir temliki işlem bulunmadığına göre anılan parsel bakımından davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Diğer parsel hakkındaki davanın kabulüne karar verilmiş ise de; davacının 26/11/1999 tarihli noterde düzenlenen sözleşme ile iradesini ölünceye kadar bakma koşuluyla taşınmazın davalı olan oğluna temliki yönünde acıkladığı ve daha sonra 15/05/2007 tarihli sözleşme ile iradesini yinelediği, daha sonra da 28/12/2007 tarihli resmi akitle taşınmazın tapuda temlikini gerçekleştirdiği, davanın açıldığı 14/06/2010 tarihine kadar davacı tarafından "bakılmadığından bahisle" bir dava açılmadığı anlaşılmakla, dava tarihine kadar bakıldığı sonucuna varılmalıdır. Diğer yandan davalının çocuğunun bir iki yıldır kâlp hastalığı nedeniyle tedavi sürecinde olduğu dosya kapsamı ile sabit olduğu gibi davacının fiili bakımının açıklanan nedenle yerine getirilmediği hususunun da davalının kabulünde olduğu, tedavi sürecinin tamamlandığı yeniden bakım yükümlülüğünü yerine getirmeye hazır olduğunu beyan ettiği açıktır.Hâl böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler ve açıklamalar, saptanan tüm olgular karşısında 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 617. ve devamı maddeleri bakımından değerlendirme yapılması gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir. Kabule göre de; dava konusu taşınmazlardan 191 ada, 50 parsel hakkındaki davanın reddine karar verildiğine göre anılan taşınmazın dava değeri üzerinden kendisini vekil ile temsil ettiren davalı yararına nispi avukatlık ücreti taktir edilmesi gerekirken maktu avukatlık parasına hükmedilmiş olması da isabetsizdir.Davalının, bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.12.2013 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 1.100.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 23.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.