Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1467 - Karar Yıl 2008 / Esas No : 11735 - Esas Yıl 2007





MAHKEMESİ : AKÇAABAT 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 01/11/2006NUMARASI : 2003/373-2006/279Taraflar arasında görülen davada;Davacı, davalılar adına kayıtlı çekişme konusu taşınmazın bir kısmının kıyı-kenar çizgisi içerisinde kaldığını ileri sürüp, kıyıda kalan kısmın kaydının iptaline karar verilmesini istemiştir.Davalı, cevap vermemiştir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ...raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava, tapu iptal ve terkin isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; davacı Hazine, davalılar adına kayıtlı 593 parsel sayılı taşınmazın bir kısmının kıyı-kenar çizgisi içerisinde kaldığını ileri sürerek eldeki davayı açmıştır. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Bilindiği üzere; tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten ve HUMK.'nun 376. maddesine göre; son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin; aynı yasanın 388. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu 389. maddede öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır. Nevarki, uygulamada söz konusu yasanın 381. maddesinin son fıkrasının getirdiği ayrıcalığa dayanılarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır. İşte bu gibi hallerde HUMK.'nun 389. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkca gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın 141. maddesi ile HUMK.'nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz. Değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek, kısa kararda "Hüseyin İlyas mirasçıları adına" gerekçeli kararda ise "E.... K.......mirasçıları adına" yazılmasına denilmek suretiyle kısa karara çelişkili olarak gerekçeli karar yazılması doğru olmadığı gibi kıyı içinde kalan bölümün sicil kaydının iptali ile yetinilmesi gerekirken diğer kısmın esasen tapuda kayıtlı olması nedeniyle yeniden tescil kararı verilmesi de isabetsizdir. Hal böyle olunca, hükmün 10.4.1992 gün, 1992/7 Esas, 1992/4 Sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere HUMK.'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre işin esasının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 07.02.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.