MAHKEMESİ : DÜZİÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 26/01/2012NUMARASI : 2009/340-2012/57Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, davalı F... G... yönünden husumetten davalı Ö... F... Yönünden esastan davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, davalı F... yönünden husumet yokluğundan, diğer davalı yönünden esastan davanın reddine karar verilmiştir. Davacının çekişme konusu 1058 parsel sayılı kargir ev ve arsa vasıflı taşınmazını 20.08.2009 tarihinde davalılardan Ö... F...'a satış suretiyle devrettiği kayden sabittir.Davacı; davalıların cebir, şiddet ve hile kullanmaları, kendisi ile çocuklarını tehdit etmeleri ve ilaç vererek uyuşturmaları neticesinde çekişme konusu yeri davalı Ö...'e temlik etmek zorunda kaldığını, herhangi bir bedelde ödenmediğini ileri sürerek, aşamalarda ise, eşini kaybettiğini ve sağlık sorunları bulunan iki çocuğunun bulunduğunu, telefonda tanıştığı ve kendisini astsubay olarak tanıtan davalılardan F... (F...) G...'in kendisi ile gayri resmi evlilik yaparak güven oluşturduğunu, ondan sonra F...'ın akrabası olan diğer davalının evinde birlikte yaşamaya başladıklarını, bu süre içerisinde davalıların birlikte işyeri açacaklarını ve işyerini üzerine yapacaklarını söylemek suretiyle hileye düşürerek, tehdit ve şiddet uygulayarak, müzayaka halinden faydalanarak, ilaç verip iradesini ortadan kaldırarak devri sağladıklarını, ondan sonra da ortadan kaybolduklarını ifade ederek, eldeki davayı açmıştır. Hemen belirtmek gerekir ki, ikrah ve gabin iddialarının ispat edilemediği gözetilerek, bu iddialar yönünden davanın reddine karar verilmiş olmasında kural olarak bir isabetsizlik yoktur. Davacının bu yönlere değinen temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine. Davacının hile hukuksal nedenine dayalı iptal ve tescil isteğine gelince; Bilindiği üzere; hile, genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevketmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak,veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma hilede yanıltma söz konusudur.B.K'nun 28/l maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse hata esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz.Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir. Öte yandan, hile her türlü delille isbat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Anılan husus resmi belgeler yönünden de Türk Medeni Kanununun 7/2 maddesinde dile getirilmiştir. Hilenin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluylada kullanılabilir. Somut olaya gelince; çekişmeye konu yapılan olaylar sebebi ile davacının 26.08.2009 tarihinde Islahiye Polis Merkezine giderek aynı iddialarla davalılardan şikayetçi olduğu, bu evrak kapsamında ve daha sonradan davacının, davalılar hakkında birden çok olay sebebi ile yapmış olduğu şikayetler sebebi ile yürütülen soruşturmalar kapsamında tarafların ve tanıkların alınan ifadelerine göre; eşini kaybeden ve çocukları bulunan davacının telefon ile tanıştığı davalı F... ile gayri resmi evlenerek F...'ın da akrabası olan diğer davalının evinde yaşadıkları, çekişme konusu evin, şikayet tarihinden 6 gün önce 15.000.-TL bedelle davalı Ö...'e satış suretiyle devredildiği, ondan sonra davacının bir otele yerleştirildiği ve o tarihte de davacı ile F...'ın ayrıldıkları, tanık olarak beyanına başvurulan ve davalıların arkadaşı olan H... P...'ın polis merkezinde verdiği 12.03.2010 ve 17.03.2010 tarihli ifadelerinde; davalıların para verip ev alacakları durumlarının bulunmadığını, davacıya, Emniyete gidip şikayetçi olmasını söylediğini ifade ettiği, davalı Ö...'in şüpheli sıfatı ile alınan beyanlarında; davacının dükkan açmak için dava konusu yeri satmaya karar verdiğini, emlakçıların taşınmaza 25.000-30.000.-TL değer belirlediklerini, ancak 15.000.-TL parasının bulunduğunu ve bu miktara satması halinde yeri alabileceğini davacıya söylediğini, onun da kabul ettiğini ifade ettiği, öte yandan davalılardan F...'in alacaklı olduğu arkasında “ Senedi evden dolayı Hacer Kazgı'ya devrettim ” ibaresinin yeraldığı altında F... G...'in imzasının yeraldığı 27.500.-TL bedelli, 07.10.2009 ödeme tarihli tarihli senedi davacıya verdiği anlaşılmaktadır. O halde; davacının durup dururken evini davalı Ö...'e değerinin altında satmasını gerektirecek herhangi bir sebebin bulunmadığı, öte yandan satışın Ö...'e yapıldığı halde evden bahsedilerek davalı Fayık'ın alacaklı olduğu senedin davacıya verilmesinin olaya uygun düşmediği, kaldı ki davalı Ö..'in de taşınmaz alacak gelirinin bulunmadığının arkadaşı tarafından ifade edildiği gibi, davacıya satış karşılığı Ö... tarafından ödeme yapıldığının da ortaya konulamadığı, diğer taraftan satıştan hemen sonra davacıyı bir otele yerleştiren davalı F...'ın davacıdan ayrıldığı ortadadır. Anılan bu olgular yukarıda değinilen ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde; her iki davalının birlikte hareket ederek davacıyı hileye maruz bıraktıkları tartışmasızdır. Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davacının belirtilen nedenlerle temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 06.12.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.