Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 14625 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 11547 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİLTaraflar arasında görülen tapu iptali ile tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 15.12.2015 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı ... ve vekili Avukat ... ile temyiz edilen vekili Avukat ... geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:-KARAR-Dava,muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptali ile tescil isteğine ilişkindir. Davacı, babaları olan ortak mirasbırakan ...'in, 250 ve 273 parsel sayılı taşınmazlarını oğlu olan davalıya satış aktiyle temlik ettiğini, ancak yapılan işlemlerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek miras payı oranında tapunun iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.Davalı,davacının kötü niyetli olduğunu,aradan çok uzun bir sürenin geçtiğini, hakkın kötüye kullanıldığını, ayrıca muristen intikal eden 5 adet parsel yönünden tüm mirasçılar arasında 06.03.2000 tarihinde taksim yapıldığını belirtip davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, Dairenin 2013/5046-8561 E.K. sayılı kararına atıf yapılarak murisin ölüm tarihinden dava tarihine kadar yaklaşık 30 yıl geçtikten sonra davacının eldeki davayı açmasının hakkın kötüye kullanılması ve dürüstlük ilkesine aykırı olduğu, muris muvazaasında her ne kadar bir süre öngörülmemiş olsa da sonsuza dek davalıyı dava tehditi altında tutmanın hukuk güvenliğini zedeleyeceği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.1904 doğumlu mirasbırakan ...'in 09.04.1983 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak çocukları davacı ... ile davalı ... ve dava dışı ..... ile gelini 27.05 2005 tarihinde ölen oğlu .....'in eşi .... ile oğlu ....'den torunları ...., ...., .... ve .... ile 20.05.2010 tarihinde ölen oğlu ......'tan torunları ...., ....., ....., .... ve .....'nın kaldığı, murisin maliki olduğu 250 ve 273 parsel sayılı taşınmazlarını oğlu olan davalıya 15.05.1981 tarihli satış aktiyle temlik ettiği kayden sabittir. Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 0l.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 706., Borçlar Kanunu'nun 213. (Türk Borçlar Kanunu'nun 237.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Öte yandan,Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.05.2015 tarihli 2013/1-2302 E. 2015/1313 K. sayılı kararında " muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı davalarda zamanaşımının söz konusu olmadığı, işlemin muvazaalı olması durumunda üzerinden bir zaman geçmesi halinde geçerli hale gelmeyeceği ve herhangi bir süreye bağlı olmaksızın her zaman açılabileceği, muris muvazaasına dayalı olarak dava açılmasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde değerlendirilmesi mümkün değildir." görüşü benimsenmiştir.Hâl böyle olunca, tarafların toplanan ve toplanacak tüm delilleri değerlendirilmek suretiyle, mirasbırakanın davalıya yaptığı temliklerin yukarıdaki ilkeler doğrultusunda mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olup olmadığının açıklığa kavuşturulmasından sonra bir karar verilmesi gerekirken, anılan husus gözardı edilerek neticeye gidilmiş olması doğru değildirDavacı vekilinin bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile yerel mahkeme kararının açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 31.12.2014 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 1.100.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, 15.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.