Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 14624 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 8331 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ : ... ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil olmazsa tenkis davası sonunda, yerel mahkemece, tapu iptal-tescil isteğinin kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 15.12.2015 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat ... ile temyiz edilen vekili Avukat ... geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen Tereke Temsilcisi ... gelmedi yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:-KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ile miras payları oranında mirasçılar adlarına tescil olmazsa tenkis isteğine ilişkindir. Davacı, annesi olan mirasbırakan ... maliki olduğu 6121 ada 2 parsel sayılı taşınmazın 19 nolu bağımsız bölümünü dava dışı oğlu ... verdiği vekâletname ile yeğeni olan davalıya satış suretiyle temlik ettiğini, taşınmazdan elde edilen kira gelirlerinin ... tarafından tahsil edildiğini, işlemin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek tapunun iptali ile miras payları oranında mirasçılar adına tesciline olmazsa tenkise karar verilmesini istemiş; yargılama sırasında ise .. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2011/1496 E. 2012/106 K. sayılı kararı ile terekeye temsilci olarak Avukat ... atanmış ve anılan kişi duruşmalara katılmış; davacı vekili ise 07.06.2013 tarihli celsede miras payı oranında tapu iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur.Davalı, hak düşürücü sürenin dolduğunu, başkaca mirasçılar bulunması nedeniyle davacının tek başına dava açamayacağını, muris ile yükleniciler ve yüklenicinin anlaşma yaptığı 3. kişiler arasında uzun yıllar devam eden yargı sürecinde murisin paraya ihtiyaç duyması üzerine babası ... murise borç para verdiğini,ayrıca babası ...'e ait iki evde murisin uzun yıllardır kira bedeli ödemeden oturduğu gibi yine ... ait bir dükkanı murisin kocası ... bakkal olarak işlettiğini, bunların karşılığında murisin borcunun iki daire ve bir dükkan olduğu konusunda muris ile ...'in anlaşmaya vardığını, murisin çekişmeli taşınmazı ... teklif etmesi üzerine ...'in isteği üzerine davalıya devredildiğini belirtip davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, taşınmazın akit bedeli ile gerçek değeri arasında fahiş fark bulunduğu, murisin mal satmaya ihtiyacının olmadığı, murisin taşınmazı yeğeni olan davalıya çok düşük bedelle satmasının makul ve zorunlu bir sebebinin de ispat edilemediği ve davacı tanık beyanlarına göre, davalının taşınmazı satın aldıktan sonraki dönemde de kira bedelinin murisin oğlu ... tarafından alındığı, dolayısıyla muvazaa olgusunun sabit olduğu gerekçesi ile davacının miras payı oranında tapunun iptali ile davacı adına tesciline karar verilmiştir. Toplanan delillerden ve tüm dosya içeriğinden; 1929 doğumlu mirasbırakan ... 15.02.2008 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak dava dışı eşi ... ile müşterek çocukları davacı ... ve dava dışı ... ,... , ... ve ... kaldıkları, murisin 6121 ada 2 parseldeyer alan mesken niteliğindeki 19 nolu bağımsız bölümü dava dışı oğlu ... verdiği 18.07.2003 tarihli vekâletname ile yeğeni olan davalıya 18.07.2006 tarihli satış aktiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu Muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarihli 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Borçlar Kanunu'nun 213. (6098 sayılı Türk Borçlar Yasasının 237.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olaya gelince;özellikle bu davanın kabulü halinde mirasçı sıfatı ile çekişmeli taşınmazda pay sahibi olabilecek dava dışı mirasçılardan mirasbırakanın eşi ... beyanından çekişmeli taşınmazın murisin, kardeşi (davalının babası) ... olan borcu nedeniyle davalıya devredildiği dolayısıyla temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olmadığı bu durumda 6100 sayılı HMK. nun 190. ve 4721 sayılı TMK. nun 6. maddeleri uyarınca davacının muvazaa iddiasını kanıtlayamadığı sonucuna varılmaktadır.Öte yandan,dava dışı ... ... ... tarafından "2008-2009 yıllık kira bedeli 11.000,00 TL" açıklamalı 08.08.2008 tarihli EFT işlemi ile davalının ... Bankası ....... Şubesindeki hesabına gönderilen kira parasından davalının kira ilişkisine dayanarak taşınmazı tasarruf ettiği de sabittir.Hâl böyle olunca; davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir. Davalı vekilinin temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 31.12.2014 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 1.100.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenlerden alınmasına, 15.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.