Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 14620 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 11186 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL, TAZMİNAT Taraflar arasında görülen tapu iptali tescil-tazminat davası sonunda, yerel mahkemece tapu iptal tescil isteminin reddine, tazminat isteminin kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Asıl ve birleştirilen davalar, ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal tescil olmadığı takdirde tazminat istemlerine ilişkindir.Davacılar asıl ve birleştirilen davalarında, mirasbırakanları .............'in ehliyetli olmadığı dönemde davalı oğlu İlhami’ye kayden malik olduğu çekişme konusu 125 ada 4 parsel ve 2484 parsel sayılı taşınmazları satmak için vekaletname verdiğini, davalı ...’nin vekaletnameyi kullanarak her iki taşınmazı dava dışı ...’e satış suretiyle temlik ettiğini, ...’ün 125 ada 4 parsel sayılı taşınmazı davalı ...’ya, 2484 parsel sayılı taşınmazı ise davalı ...’e devrettiğini, ...........’in de davalı ...’ye satış suretiyle temlik ettiğini, yapılan işlemlerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek tapu iptali ile miras payları oranında adlarına tescili, olmadığı takdirde satışlardan elde edilen gerçek rayiç bedellerin davalı ...’den miras payları oranında tahsilini istemişler, aşamadaki beyanlarında davalılardan ...........’e ilişkin davalarını takip etmeyeceklerini bildirmişlerdir.Davalı ..., dava konusu taşınmazları babası .............'den almış olduğu vekaletname ile sattığını, satış paralarının kendisine değil, babasına ödendiğini, halen 2484 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki evde oturduğunu, mirasçılarla aralarında miras anlaşması yaptıklarını belirterek davanın reddini savunmuştur.Davalı ..., davanın reddini savunmuştur.Davalı ..., dava konusu taşınmazlardan 125 ada 4 parseli tapuya güvenerek, iyiniyetle ve bedelini ödeyerek ...'dan satın aldığını, satın alınma tarihinden itibaren uhdesine geçerek halen kendi onayı ile dava dışı İrfan tarafından kullanıldığını, .......'da kuyumculuk yapmakta olup, taşınmazı satın alabilecek ekonomik güce sahip olduğunu, diğer şahısları tanımadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, tapu iptal tescil isteminin reddine, tazminat isteminin kabulüne karar verilmiştir. Tüm dosya içeriği ve toplanan delillerden; 125 ada 4 parsel sayılı 1000,2 m2 büyüklüğündeki arsa vasıflı taşınmaz ile, 2484 parsel sayılı 535,66 m2 büyüklüğündeki tarla vasıflı taşınmazın mirasbırakan ............. adına kayıtlı iken, mirasbırakanın ...... Noterliği’nin 15/06/2009 tarih 1073 yevmiye nolu vekaletname ile davalı oğlu İlhami’ye verdiği genel vekaletnameye istinaden vekil İlhami eliyle 30/06/2009 tarihinde satış suretiyle davalı ...’a temlik edildiği, Hasan’ın da taşınmazlardan 2484 parseli 11/11/2009 tarihinde birleştirilen dosya davalısı Yahya’ya; 125 ada 4 parsel sayılı taşınmazı 05/08/2009 tarihinde diğer birleştirilen dosya davalısı .......’e satış suretiyle devrettiği, 125 ada 4 parsel sayılı taşınmazın da ....... tarafından 30/09/2009 tarihinde davalı ...’ye satış suretiyle devredildiği, davacı vekilinin 26/01/2012 tarihli duruşmada imzalı beyanı ile davalılardan .......’e karşı açılan davayı takip etmeyeceklerini bildirdiği, Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Dördüncü Adli Tıp İhtisas Kurulu’nun 09/12/2013 tarihli raporu ile mirasbarakanın işlem tarihinde fiil ehliyetine haiz olmadığının saptandığı, mirasbırakanın 07/08/2009 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak davacı kızları .... ve ...... ile davalı oğlu İlhami ve dava dışı eşi ....., çocukları ....., ....., ....... ve ......’ı bıraktığı anlaşılmaktadır.Hemen belirtilmelidir ki, HMK 33. (HUMK 76.md) maddesi hükmü uyarınca olayları bildirmek taraflara hukuki nitelendirmeyi yapmak ve ona uygun yasal düzenlemeyi tayin ve tespit ederek uygulamak mahkemeye aittir. Eldeki davada, iddianın ileri sürülüş biçimi, dava dilekçesinin içeriği ve dosyada mevcut deliller birlikte değerlendirildiğinde, davacıların ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayandığı sonucuna varılmaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 11.4.1990 gün ve 1990/1–152, 1990/236 sayılı kararında vurgulandığı gibi, davada dayanılan maddi olaylar bakımından birkaç hukuki nedenin bir arada gösterilmesinde ilke olarak usul ve yasaya aykırı bir yön yoktur. Hukuki sebeplerden bir tanesinin diğer hukuki sebebin incelenmesine olanak verir niteliği bulunduğu sürece önem ve lüzum derecesine göre birden fazla hukuki sebep aynı davada inceleme ve araştırma konusu yapılabilir. Dayanılan nedenlerden birinin ehliyetsizlik olması halinde ise, kamu düzeniyle ilgili bulunması ve ehliyetsizliğin saptanması halinde öteki nedenlerin incelenme gereğinin ortadan kalkacağı hususları dikkate alındığında öncelikle bu neden üzerinde durulması gerektiği kuşkusuzdur. Mahkemece mirasbırakanın temliklerin yapılış tarihlerinde hukuki ehliyetinin bulunmadığı 2659 Sayılı Yasanın 7/e ve 16/d maddeleri gereğince Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Dairesinden alınan 09.12.2013 tarihli rapor ile saptanmıştır.Bu durumda, mirasbırakanın hukuksal ehliyetten yoksun olduğu belirlendiğine göre eldeki davada ayrıca muvazaa iddiasının araştırılmasına gerek yoktur.Ne var ki, mirasbırakanın ehliyetsiz olması durumunda yaptığı işlemlerin yok hükmünde olacağı, işlemi yapanın ölmesinden sonra ehliyetsizlik nedeniyle murise teb'an ve tüm mirasçılar adına tescil istemi ile dava açılmasının zorunlu ve T.M.K.'nun 701 ve devamı maddeleri gereği olduğu tartışmasızdır. Bunun sonucu olarak miras payı oranında iptal ve tescil istemi ile dava açılamayacağı, diğer bir deyişle bir veya birkaç mirasçının açtığı bu tür davaların dinlenemeyeceği kabul edilmelidir.Somut olayda, davacılar pay oranında tescil olmazsa tazminat istemi ile davalarını açtıklarına ve ehliyetsizlik hukuksal sebebine dayalı davaların pay oranında açılamayacağı, tüm mirasçıların birlikte tereke adına davayı açmaları gerektiğinden davanın görülebilirlik koşulu oluşmadığı, öte yandan dava konusunun aslı istenemeyeceğine göre, daha azı olan tazminata hükmedilmesi de hatalıdır. Davacıların temyiz itirazı açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 15.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.