MAHKEMESİ : NUSAYBİN ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 19/07/2013NUMARASI : 2012/140-2013/381Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hâkimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü.-KARAR-Dava; tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, vekaletnamede vekalet ilişkisinin mirasbırakanın ölümünden sonra da devam edeceğine ilişkin ibarenin yer aldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; tarafların mirasbırakanı Ö. B.'un 02.09.2011 tarihli vekaletnameyle ölümünden sonra da geçerli olmak üzere, dava dışı kızı A.A.'ı taşınmazlarını satışa yetkili vekil atadığı, mirasbırakanın 13.09.2011 tarihinde ölümü ile vekil Aslihan'ın çekişme konusu .. parsel sayılı taşınmazı mirasbırakanın eşi olan davalı F.. B..'a satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.Davacı, velisi bulunduğu Ö. B.'a velayeten, mirasbırakan Ö. B.'un çekişme konusu ..parsel sayılı taşınmazının mirasbırakanın eşi olan davalıya yapılan temlikinin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.Hemen belirtmek gerekir ki eldeki dava, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununu döneminde açılmış olup HMK'nın 119/1. maddesinin g bendinde dava dilekçesinde dayanılan hukuki sebebin belirtilmesi gerektiği gibi aynı kanunun 140. maddesinde de ön inceleme duruşmasında uyuşmazlığın niteliğinin mahkemece belirleneceği vurgulanmıştır. Mahkemece bu usul kuralı yerine getirilmemiş ise de dosya içeriği ve iddianın ileri sürülüş biçiminden muris muvazaası hukuksal nedenine dayanıldığı anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Hal böyle olunca; mahkemece tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, toplanan ve toplanacak tüm delillerin yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde değerlendirilmesi, ortaya çıkacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, hukuki nitelendirmede yanılgıya düşülerek ve noksan soruşturmayla yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması isabetsizdir.Davacı vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 22.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.