MAHKEMESİ : BOĞAZLIYAN 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 02/07/2009NUMARASI : 2008/94-2009/271Taraflar arasında görülen davada; Davacı, maliki olduğu 12 parsel sayılı taşınmazdaki payı ile 659 ve 1208 parsel sayılı taşınmazlarını ölünceye kadar bakma akti ile gelini olan davalıya temlik ettiğini, ancak davalının edimini yerine getirmediğini ileri sürerek, ölünceye kadar bakma sözleşmesinin feshi ile tapu iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur. Davalı, hiçbir geliri olmadığını, davacıya bakabilmesi için davacının evin ihtiyaçlarını karşılaması, ekonomik yardımda bulunması gerektiğini, on üç yıldır baktığını bildirip, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, iddianın kanıtlanamadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ... ...'nun raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, ölünceye kadar bakma akdinin feshi ve tapu iptali-tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; davacının 12 parsel sayılı taşınmazdaki 2000/16040 payını ve 1208 ile 659 parsel sayılı taşınmazlarını ölünceye kadar bakılması koşuluyla 27.01.2005 tarihli akitle davalıya temlik ettiği anlaşılmaktadır. Davacı, bakım koşulunun yerine getirilmediğinden bahisle eldeki davayı açmıştır.Bilindiği üzere; ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi basitçe taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen, bazı yönleri itibarıyla talih ve tesadüfe, ayrıca şekle bağlı bir sözleşme şeklinde tanımlanabilir. Nitekim, söz konusu sözleşme B.K.nun 511. maddesinde, “kaydı hayat ile bakma mukavelesi, akitlerden birinin diğerine ölünceye kadar bakmak ve onu görüp gözetmek şartıyla bir mamelek yahut bazı malların temlikini iltizam etmesinden ibaret olan bir akit” olarak tarif edilmiştir. Anılan yasanın bu ve devamı maddelerinin açık hükümlerin de belirtildiği gibi ölünceye kadar bakım sözleşmesi ile, bakım alacaklısı sözleşmeye konu olan mamelek veya bazı mallarının mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme, bakım borçlusu da kural olarak bakım alacaklısını kendi ailesi içerisine alıp, ona özenle ölünceye kadar bakıp gözetmek yükümlülüğü altına girer. Hemen belirtmek gerekirki, bakım borçlusunun bakıp gözetmek yükümlülüğü, aksi kararlaştırılmadığı sürece bakım alacaklısını ailesi içerisine alıp, ikametini temin etme yanında, besleme giydirme hastalığında hekime götürüp, gerekli ihtimamı gösterme, manevi yönden her türlü yardım ve desteği sağlama gibi ödevleri de içerisine alır. Kuşkusuz bakım borçlusu yükümlülüklerini yerine getirirken, aldığı malların kıymetine, bakım alacaklısının önceden sahip olduğu içtimai mevkiine ve hakkaniyet kurallarına göre hareket etmek zorundadır. Öte yandan, yükümlülüklerin yerinegetirilmemesinin sonuçları BK.nun 5l7. maddesinde açıklanmış sözleşmeden doğan ödevlere aykırılık yüzünden ilişki çekilmez olmuşsa, ya da başka önemli nedenlerle ilişkinin sürdürülmesi aşırı ölçüde güçleşmiş veya olanaksız hale gelmişse taraflardan herbirinin tek yanlı olarak sözleşmeyi fesh etme, verdiği şeyi geri alma hatta karşı tarafın kusurlu olması halinde tazminat isteme hakkı tanınmıştır. O halde, yükümlülüklerini yerine getirmeyen bakım borçlusuna karşı bakım alacaklısı her zaman fesih hakkını kullanabilmekte, fesih geçmişe etkili (makable şamil) olmak üzere sözleşmeyi sona erdirdiğinden verdiği şeyi de geri isteyebilmektedir.Öte yandan, BK.nun 517/son maddesi hükmüne göre; Hakim mukaveleyi feshedecek yerde, iki taraftan birinin talebi ile yahut re’sen artık birlikte yaşamalarına nihayet verip buna mukabil alacaklıya kaydı hayat ile bir irat tahsis edebilir.”Uyuşmazlığın değinilen hüküm (BK.nun 517/son maddesi) uyarınca çözüme bağlanması; bakım yükümlülüğünün bir arada yaşamak suretiyle yerine getirilmesi imkanlarının ortadan kalktığı yada büyük ölçüde sınırlandığı haller için düşünülmelidir. Bunun yanısıra, takdir edilecek irat, yanların özel ve ekonomik durumlarına uygun ve adil olmalıdır.Somut olayda, davacının ölen oğlunun eşi olan gelinine çekişmeli üç parça taşınmazını temlik ettiği, bakım borçlusu tarafından 13 yıl birlikte aynı evde oturulmak suretiyle bakıldığı, ancak son 1,5 - 2 yıl davalının evin ekonomik ihtiyaçlarını geliri olmadığından karşılayamadığı, böylece tarafların arasının bozulduğu, davacının birlikte yaşanan evde ayrı bir odaya yiyecek vs. Ihtiyaçlarını almak suretiyle kendisini soyutladığı anlaşılmaktadır. Öte yandan, tüm dosya kapsamından davalının sözleşmeden kaynaklanan edimini son 1,5 - 2 yıl ifa edememesinde kusurunun bulunmadığı, ancak bakım akti amacıyla davacı tarafından verilen üç parça taşınmazdan birini satarak, evin ekonomik ihtiyaçlarını karşılayabilmesi mümkün iken, böyle bir davranış sergilemediği de sabittir. Öyle ise, tarafların biraraya gelemeyecekleri gözetilerek, davacıya irad bağlanmak suretiyle çekişmenin giderilmesi gerekeceğinde kuşku yoktur. Hal böyle olunca, yukarıda değinilen ilke ve olgulara göre, araştırma yapılarak hasıl olacak sonuca göre, bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir. Davacının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 18.01.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.