Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 14576 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 5726 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : OSMANİYE 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 26/04/2013NUMARASI : 2009/462-2013/222Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabul kısmen reddine ilişkin olarak verilen karar bir kısım davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde tenkis isteklerine ilişkindir.Mahkemece, feragat eden davacı Şerife yönünden davanın reddine, diğer davacılar yönünden murisin işlem tarihinde ehliyetli olduğu, ancak dava konusu temliklerin muvazaalı olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacıların mirasbırakanı M.. İ..'nin 22.01.2003 tarihinde dava dışı İshak'ı vekil olarak tayin ettiği ve kayden maliki olduğu .. ada .. parsel sayılı taşınmazı 23.01.2003 tarihinde davalı Hüseyin'e, aynı resmi senetle .. ada .. parsel sayılı taşınmazı davalı S.a ve 29.05.2003 tarihinde de .. ada .. parsel sayılı taşınmazı davalı Adem'e yine vekil İshak aracılığıyla satış suretiyle devrettiği, davacıların anılan devirlerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açtıkları, murisin 23.01.2005 tarihinde öldüğü ve geride mirasçı olarak davacı kızları Aysel, Şenel ve kendisinden önce ölen kızı Fatma'nın çocukları olan davacılar İbrahim, Hülya, Hacı Murat, Ayşegül, Mehmet Ali ve Şerife ile dava dışı çocukları Kadir, Ali, Mustafa ve Hacer'in kaldığı anlaşılmaktadır.Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olaya gelince; mirasbırakanın dava konusu taşınmazlar dışında mal varlığının bulunup bulunmadığı, satıma ihtiyacı olup olmadığı, davalıların dava konusu taşınmazları alım gücüne sahip olup olmadıkları yargıtay denetimine elverişli olarak araştırılmamıştır. Ayrıca davacıların davalılar ile lehine kazandırma yapıldığını ileri sürdükleri dava dışı mirasçıların yakın ilişki içinde olduklarını iddia ettiği ancak bu konuda da yeterince araştırma ve inceleme yapılmadığı, dava konusu taşınmazların da kimin kullanımında olduğunun tespit edilmediği anlaşılmaktadır. Hâl böyle olunca, yukarıda değinilen olgular ve belirtilen ilkeler dikkate alınarak murisin asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak şekilde belirlenmesi, tanıkların yeniden dinlenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru değildir. Davalıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 22.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.